| Sırf duygularımla oynamak için köpekle ilgileniyormuş gibi yaptığını sandım. | Open Subtitles | إفترضت أنك كنت تتظاهر فقط بحب هذا الكلب لتتلاعب بعواطفي |
| Bu görüşme için arandığımda düşük rütbeli bir ajanın geleceğini sandım. | Open Subtitles | عندما تلقيت هذه المُكالمة للإجتماع إفترضت أنه سيكون مع عميل عادي |
| Doğrusu mu? Evet. Bunda sağduyunun sana yol göstereceğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | إفترضت بأنّك ستترك الحس السليم دليلاً منك على هذا الشيء |
| - Ben de öyle düşünmüştüm ...ama önlemini almanı tavsiye ederim Rahat ol. | Open Subtitles | إفترضت بأنك ستأخذ ذلك الموقع لكني أنصحك ضد مثل هذا العمل |
| Hiç bir kapı zorlanmamıştı, anahtarla açtığını tahmin ettim. | Open Subtitles | ولا باب من الأبواب فتح بالقوة لذا إفترضت أنّه يمتلك مفتاحكِ |
| Beni sevdiğini ve yürekten gelen iyiliğinden ötürü olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | حسنا، أنا فقط إفترضت بأنّك تحبني و فعلت هذا من طيبة قلبك |
| Fizik sorularımı çözmüş olmam gerekiyordu, ama dün gece yüzünden yapamadım. | Open Subtitles | إفترضت أنني سأحل مشكلة واجب الفيزياء، لكنّي لم أحلهـا ليلة أمس. |
| Hep bir anlaşmanın kötü gitmesinden olduğunu sanmıştım; ama başka sebepleri olabilir. | Open Subtitles | إفترضت دائماً انه صفقة عمل سيئة ولكن ربما هناك اكثر من ذلك |
| Senin içindeyken söylediğim şeylerin özel olduğunu varsaydım. | Open Subtitles | إفترضت أن أي شئ يقال بينما أنا أضاجعك كان سرياً. |
| Önce algıları değiştiren bir ilaçla karşı karşıyayız sandım. | Open Subtitles | إفترضت أوليا نحن كنّا نتعامل مع مؤثّر على العقل، |
| Oylamadan sonra hiç haber almadım, ben de çıkarıldığımı sandım. | Open Subtitles | لم أسمع منكم بعد إجراء التصويت لذا إفترضت بإني لن أكون معكم |
| Benimle su altında düzüşüyordun. Öyle sandım. | Open Subtitles | كنتَ تمارس الجنس معي تحت اللماء لذا فقدت إفترضت هذا |
| -hayır bu zevki kendinizin isteyeceğinizi düşünmüştüm. | Open Subtitles | لا إفترضت بأنك أردت ستكون مسرور عندما تخبرها انت |
| O zamanlar bunun sadece kötü şans olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | في الوقت الذي إفترضت فيه بأنه كان مجرد حظ سئ |
| Kaptan'ın Seyir Defteri'ne gerçekleri yazacağınızı düşünmüştüm. | Open Subtitles | لماذا لم تخبرني؟ لقد إفترضت أنك ستكون دقيقا في تقريرك |
| Yani, hep insanların hakkımda düşündüğünü tahmin ettiğim şeyleri duymak. | Open Subtitles | أقصد في الواقع وفقاً لكل ما سمعته لذا إفترضت دوماً أن الناس تُفكّر |
| çünkü neyin olacağını tahmin edebileceğinizi sanıyordu. | Open Subtitles | لأنها كانت تأمل أن تكوني قد إفترضت مالذي يمكن أن يحدث |
| Geziden döndüğünüzde, çift olacağınız tahmin etmiştim ben. | Open Subtitles | إفترضت عند عودتكما يا رفاق من رحلتكما سـتكونا زوجان بـشكل حقيقي |
| Hasta olduğunu farz etmiştim fakat gece gezmesi yapacak kadar sağlıklıymış. | Open Subtitles | لقد إفترضت أنه مريض،ولكن من الواضح أنه بصحة جيدة للخروج برفقة صديقته. |
| Sağduyulu olurlar diye farz etmiştim. | Open Subtitles | إفترضت أن الفطره السليمه ستكون لها الغلبه |
| Bunun iyi birşey olması gerekiyordu. Neden olduğunu unuttum. | Open Subtitles | إفترضت أن هذا سيكون جيد و لكني نسيت لماذا |
| Oyunun içinde olmamaları gerekiyordu. | Open Subtitles | ما كان هناك إفترضت لكي تكون أيّ مسرحيّة لعبة. |
| Yıllar sonra olacağını sanmıştım sadece. Hele de ikisinin aynı anda öleceğini asla. | Open Subtitles | إفترضت فقط أنني سأخسرهم في وقتٍ لاحق وبالتأكيد ليس كلاهما في نفس الوقت |
| Gidip bir tane satın da alabilirdi. Bu yüzden ne için gerektiğini sormamı istediğini varsaydım. | Open Subtitles | خِلت أن بإمكانها شراء واحدٌ لذا إفترضت أنها أرادت أن أسألها ، ما حاجتها له. |