| O zamana kadar onu bulup yakalamak için ne gerekli diyorsanız onu yapın. | Open Subtitles | حتى ذلك الحين إفعل ما تظن أنه الصواب لإيجاده و إلقاء القبض عليه شكرا لك |
| Ancak bir aptal bizi aynı günde 2 kez tutuklamaya kalkar. | Open Subtitles | الأحمق فقط هو الذي يحاول إلقاء القبض علينا مرتين في يوم واحد |
| Çocuğumu da tutuklamak ister misin? | Open Subtitles | ماذا، هل تريد إلقاء القبض على طفلتي أيضاً؟ |
| Bir papaz, aylaklıktan tutuklandı diye adamı kahraman ilan ediyor. | Open Subtitles | إنها تعتقد ان إلقاء القبض على القس لعبثه يجعله بطلاً |
| Adam okul bölgesinde gizli bir polise iki kez ot satmaya çalışırken yakalandı. | Open Subtitles | لقد تم إلقاء القبض عليه وهو يبيع الحشيش لشرطي مُتخفي بساحة مدرسة مرتين |
| Yarın öğlene dek bir haber çıkmazsa seni de ekibini de süresiz gözaltına alırım. | Open Subtitles | لديك حتى ظهر يوم غد. وإن لم يكن عندك حينها، سيتم إلقاء القبض على فريقك كاملاً |
| Şube sözcüsü ellerinde birkaç kanıt olduğunu ve bir tutuklama kararı çıkartacaklarını... | Open Subtitles | ناطق باسم دائرة الشرطة قال إنّ لديهم عدة أدلة ويتوقعون إلقاء القبض... |
| Şimdi o kadar açığım ki, TV'deyim ve şimdi bu film ve herşey, beni yakalamaya karar verirlerse ne olacak? | Open Subtitles | أنا حاليا منفتح جداً و أظهر بالتلفاز وفى هذا الفيلم و فى كل شيئ ماذا لو قرروا إلقاء القبض عليّ الأن؟ |
| Bu adamı yakalamak istiyorsun. Çaktım o kısmı. | Open Subtitles | تريد إلقاء القبض على هذا الشخص أنا أفهمك |
| Onu yakalamak istediğim fikrine nereden vardın? | Open Subtitles | وماذا يجعلك تتصور أنني أريد إلقاء القبض عليه؟ |
| Sözü Komiser Pounds'a vermeden önce Los Angeles halkını, bu suçluyu yakalamak adına ne gerekiyorsa yapıldığına temin etmek isterim. | Open Subtitles | قبل أن اُقدم الكابتن باوندز أود أن أؤكد فقط لشعب لوس أنجلوس أنه يتم بذل كافة الجهود من أجل إلقاء القبض على هذا المُجرم |
| Tanrıya yemin ederim ki, bu işle bir ilgin varsa, ...seni tutuklamaya benden başka birinin gelmesini istesen iyi edersin. | Open Subtitles | أقسم بالله، لو كان لديك أن تفعل شيئا مع هذا، كنت آمل أن أفضل شخص آخر مني ويأتي إلقاء القبض على مؤخرتك. |
| Madem sadıksınız neden bu kadar tehlikeli bir adamı öldürmek yerine tutuklamaya kalkıştınız? | Open Subtitles | إذا كنتِ مخلصة للحاكم لماذا حاولتِ إلقاء القبض على رجل خطير بدلاً من مجرد القضاء عليه؟ |
| Ne yani, sıradan işçileri güpegündüz yolun ortasında tutuklamak anlamına mı geliyor bu? | Open Subtitles | هل هذا يعني إلقاء القبض على عمال مصنع عاديين ؟ في الشارع ؟ في وضح النهار ؟ |
| Mantıklı bir sebep olmadan, onu tutuklamak zor olacaktır. | Open Subtitles | إذا لم يكن بحوزتنا سبب منطقي سيكون من الصعب إلقاء القبض عليه |
| tutuklandı, geri döndüğünde sesini yitirmişti. | Open Subtitles | لقد تم إلقاء القبض عليها, و قد خسرت صوتها بمجرد عودتها إلى هنا |
| 2004 yılında, bir FBI muhbir operasyonunun parçası olarak yakalandı. | TED | تم إلقاء القبض عليه في 2004 من قبل مكتب التحقيقات الفدرالي. |
| Üsteğmen Burk, lütfen Bay Castillo'yu tutuklayın ve onu James'e nakletmek için hazırlayın. | Open Subtitles | اللفتنانت بيرك، يرجى إلقاء القبض على السيد كاستيلو وتهيئته للنقل إلى الوراء إلى جيمس . بكل سرور، سيدي. |
| Bu sabah tutuklanmış. Artık sabıkası var. - Bunu biliyoruz. | Open Subtitles | كنت محقاً، فقد تم إلقاء القبض عليه هذا الصباح واحتجز. |
| Belediye birçok arkadaşının tutuklanması veya mahkûmiyeti nedeniyle grevde olan işçileri sendikal haklarından mahrum etti. | Open Subtitles | مجلس المدينه طلب من نقابة جامعي القمامه المضربين منذ إلقاء القبض و إدانة العديدين منهم |
| Bu adam ne istiyor? tutuklandıktan sonra el konulan eşyalara bak. | Open Subtitles | انظر للأغراض التي تمّت مُصادرتها بعد إلقاء القبض عليه. |
| O bir vampir.Onu öylece tutuklayamazsın. | Open Subtitles | انه مصاص دماء. لا يمكنك مجرد إلقاء القبض عليه. |
| Kanıtlar olduğu sürece, katili tutuklayabiliriz. | Open Subtitles | طالما هناك أدلة ، نحن سنكون قادرين على إلقاء القبض على القاتل |
| Düşürülmüş suçlamalar için beni tutuklayamazsınız. | Open Subtitles | لا يمكنك إلقاء القبض علي بسبب تهم تم إسقاطها |