| - Ve evinde de, uçakta bulduğumuza çok benzeyen bir ahşap boru buldum. | Open Subtitles | و في بيته وجدت إنبوب خشبي شبيه جداً بالذي تم اكتشافه بالطائرة |
| 18 AY ÖNCE. Dün başkentteki Christ Kilisesi'nin bodrumunda küçük çaplı boru tipi bir bomba patlatıldı. | Open Subtitles | قنبلة إنبوب صغيرة أمس مزّق قبو كنيسة السيد المسيح هنا في دي. |
| çatıdan metal bir borunun üzerine düşmüş, bu boru yerde öylece dikili olarak duruyormuş. | Open Subtitles | على إنبوب معدني كان مغروسا في الارض ثم قاضى اصحاب البيت |
| Her tüpü farklı bir markadan aldım. | Open Subtitles | حصلت عليها من الإنترنت. كلّ إنبوب من منتج مختلف. |
| Acil servise götürdüğünüz zaman, bir göğüs tüpü ve röntgen filmi istiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | عندما تَحْصلُ عليها إلى إي. آر . ، أُريدُك أَنْ تُصبحَ إنبوب صدرِ وبَعْض الأشعة السينيةِ، حَسَناً؟ |
| Tamam, şimdi, şu bobinin üzerinde cıva ile dolu küçük bir tüp var. Onun anahtarı açması gerekiyor. | Open Subtitles | حسنا, والان فوق قلب المنظم يوجد إنبوب ملئ بالزئبق يفترض أن يشغل المنظم |
| Ana su borusu evin altından geçmiyor. | Open Subtitles | إنبوب الماء الرئيس لا يدير تحت المنزل. |
| Başka birşey konuşalım tamam mı, şu su pompası gibi. | Open Subtitles | دعنا نَتحدّثُ عن شيء آخر لمدّة ثانية، مثل إنبوب المياة الرئيسِى هذا. |
| PVC boru pozitif katalizör olarak saç spreyi. | Open Subtitles | إنبوب البولي فينيل كلوريد مثبت شعر تجاري للتسريع |
| Patlak bir boru bulduk çürümüş tahta, küf bulduk. | Open Subtitles | حسناً ، وجدنا إنبوب منفجر ، لذا أصبح لدينا تعفن بالخشب ، لدينا تعفن كلي |
| Kalbin daha iyi çalışmasını sağlamak için yerleştirilen küçük bir boru. | Open Subtitles | هي إنبوب صغير يوضع بداخلك لجعل قلبك يعمل بشكل أفضل |
| Akımın sarmaşıkla nasıl etkileşime girdiğini anlıyorum ve bu da bir tür yönlendirici boru; | Open Subtitles | , لذا أرى كيف يتفاعل التيار مع النبات , وهنا نوع من إنبوب توجيه |
| Bel bölgesinde küçük bir boru ara. Bu manuel şişirme hortumu. | Open Subtitles | على خَطِّ حزامِه هناك إنبوب مجوّف. |
| Sakladı dediğin silah, boru anahtarıydı. | Open Subtitles | ذلك السلاح المخفى كان مفتاح إنبوب. |
| Giriş tüpü bakım nedeniyle kapalı. | Open Subtitles | تحذير إنبوب الدخول مغلق للصيانة |
| Dolma kalem. Karbon tüpü, gümüş alaşımlı uç. | Open Subtitles | إنبوب كربونات، الحافة الفضية الممتازة. |
| Oksijen tüpü takıyor. | Open Subtitles | كانت هنا مرة تحمل إنبوب أوكسجين |
| Ameliyat etmem gerek. Boğazını kesip metal bir tüp yerleştireceğim. | Open Subtitles | يجب أن أقوم بعملية ، يجب أن أقطع حنجرتها وأقوم بإدخال إنبوب معدني |
| Anlaşılan, benim piyango biletim de bir tüp jel. | Open Subtitles | هو يَجيءُ إلى ذلك. تذكرة يانصيبي a إنبوب الهلامِ. |
| - Bence su borusu patlamış. | Open Subtitles | . - كلّ ذلك الحادث هنا إنفجار إنبوب مياه مجاري. |
| Gerçekten mi? Alaska denen cehennemde petrol borusu döşemeye can attığımı mı sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تظنين إنني أريد نصبتُ إنبوب نفط هُناك في "الأسكا"؟ |
| Evet, ama baban bunu onlara su pompası kabul ettirmek için söyledi. | Open Subtitles | نعم، لكن والدك كَانَ يَقُولُ ذلك فقط للحُصُول على موافقتهم بموضوع إنبوب الماء الرئيس. |