| Böylesine tiksinç haberciler ne tür bir haber taşıyor olabilirler ki? | Open Subtitles | وماهي هذه الأخبار التي قد تحملها مثل هذه الكائنات المقيتة؟ |
| Ayrıca annem kendisini üzecek bir haber almış da olabilir. | Open Subtitles | أمي ربما كانت قد أتتها بعض الأخبار التي أغضبتها |
| Aslına bakarsan bende de bir haber var. | Open Subtitles | في الواقع ، لدي بعض الأخبار التي تخصني |
| Belki de hepinize bazı haberler vereceğim Hep duymak istemedin. | Open Subtitles | لأنهم قد يعطونكم بعض الأخبار التي لا ترغبون في سماعها. |
| İyi haberlerle bitirmeme izin verin, birazcık da kötü olanlarla. | TED | اسمحوا لي أن أنهي كلامي ببعض الأخبار الجيدة والقليل من الأخبار التي يمكن أن تكون السيئة |
| Kitlesel eylem çağrısında bulunuyor, rejimin Mısırlıların bilmesini istemediği haberleri paylaşıyorduk. | TED | وكنا ننادي بالتحرك مجتمعين، ونتشارك الأخبار التي لا يريد النظام أن يعرفها المصريون. |
| Sana vermek istediğim bir haber var. | Open Subtitles | الأخبار التي أريد أن أوصلها لك |
| Beklediğim bir haber sayılmaz ama artık New York eyaleti bunu bana açıkça belirtmiş durumda. | Open Subtitles | ...ليست الأخبار التي كنتُ اتوقعها ، لكن الآن ولايةُ "نيويورك" اخبرتني بشكلٍ حاسمٍ |
| Bugün size vereceğim en iyi haberler bunlar. | TED | هذه أفضل الأخبار التي أحملها إليكم اليوم. |
| Şey, Londra'dan ne haberler getirdiniz? | Open Subtitles | حسناً ؟ ما هي الأخبار التي أحضرتها معك من لندن ؟ |
| Sadece böyle haberler verirsin zaten. | Open Subtitles | إنهُ النوعُ الوَحيد من الأخبار التي لديك |
| - Ve sen bana bu haberlerle mi geliyorsun? | Open Subtitles | -وهذه هي الأخبار التي تعلمني بها؟ |
| Bugün hâlâ, elimizdeki onca teknolojiye rağmen dünya nüfusunun yarısından azı internete erişebiliyor ve üç milyardan fazla insan -- tekrar söylüyorum -- üç milyar insan, nüfuzlu insanların sansürlediği haberlerle besleniyor. | TED | إذا علمنا أنه مع كل تكنولوجيا اليوم, أقل من نصف سكان العالم هم من لديه حق الوصول إلى شبكة الإنترنت, وأكثر من ثلاثة مليارات نسمة - سأعيد الرقم - ثلاثة مليارات نسمة تستهلك الأخبار التي تخضع للرقابة من قبل من هم في السلطة. |
| Hiç çalmayan telefondan hiç gelmeyen haberleri bekledim. | Open Subtitles | في إنتظار الأخبار التي لا تأتي أبدا من الهاتف الذي لا يرن أبدا |
| İskoçya'daymış. Gazetede de okuyabileceğim haberleri istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد الأخبار التي يمكنني قرائتها قي الصحف. |
| Hastanedeki haberleri tahmin bile edemezsin. | Open Subtitles | لن تُختمّني الأخبار التي سمعتها من المُستشفى. |