| Muhtemelen göreceğiniz şey şu anda gelecekle ilgili düşüncemizi domine eden hakim kültür merceğidir: teknoloji. | TED | ما سترونه على الأرجح هو العدسة الثقافية المهيمنة التي تحكم نظرتنا عن المستقبل في هذه اللحظة: التكنولوجيا. |
| Eğer Avustralya yarın yok olsa, terrör (dehşet) Muhtemelen doğru tepki olurdu. | TED | اذا أختفت استراليا غداً، الإرهاب على الأرجح هو الرد الصحيح. |
| Adres, Muhtemelen küçük bir tekel dükkanına veya bir haber ajansına ait olacaktı, değil mi, Bay Mayfield? | Open Subtitles | العنوان على الأرجح هو لمحل سجائر أو تاجر |
| Bunu yapanın iblis olabileceğini düşünüyoruz Muhtemelen eski sevgilim. | Open Subtitles | ونحن نعتقد بانَّ هنالك شيطان وراء الأمر وعلى الأرجح هو صديقي السابق ،وإن كان هو الفاعل |
| Hep derdin ki, bir şey ters geliyorsa, Muhtemelen öyledir. | Open Subtitles | دائماً ماكنت تقول لو أن شيئاً ما لا يبدو صحيحاً فعلى الأرجح هو ليس صحيح |
| Muhtemelen dostun da. Öğrenmek isteyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | وعلى الأرجح هو صديقكَ أيضاً خلتُكَ قد ترغب بالمعرفة |
| Buralı ve yalnız biri olduğunu düşünüyoruz, Muhtemelen işsiz. | Open Subtitles | نحن نعتقد أنه محلي وحيد وعلى الأرجح هو لا يعمــل |
| Babam Muhtemelen ülkenin en güçlü adami. | Open Subtitles | والدي على الأرجح هو أقوى رجل في هذه الدولة |
| Muhtemelen önemsiz bir şey ama riske atmak istemem. | Open Subtitles | هل هو خطير؟ على الأرجح هو لا شيء، ولكنني لا أريد أن أدع مجالا للشك. |
| Evet, neyse, Muhtemelen hatırlamazsın ama her iki saatte bir karnından plastik torbaları değiştiren bendim, böylelikle bok sızıntısı olmuyordu. | Open Subtitles | أجل، ما لا تتذكره على الأرجح هو أنا أغير الإكياس البلاسيتكية في بطنه كل ساعتين حتى لاتتسرب فضلاته |
| Muhtemelen şu an havadadır ve arayamıyordur. | Open Subtitles | على الأرجح هو في الجو لهذا لا يستطيع الأتصال |
| - Muhtemelen BUNUN HAKKINDA KONUŞMAYACAK. | Open Subtitles | تريش , على الأرجح هو لا يريد التحدث عن ذلك. لا , لا بأس. |
| Muhtemelen sadece enfeksiyondur ama şişlik normal değil. | Open Subtitles | على الأرجح هو مجرد إنتان، لكن التورّم غير طبيعي. |
| Muhtemelen yaşıyla ilgilidir. Bazı yönlerden zihni bulanmış oldukça sorunlu bir genç kız. | Open Subtitles | ـ حسناً، على الأرجح هو الفارق العمّر بينكما ـ أنها فتاة شابة و مضطربة و متشوشة أحياناً |
| Muhtemelen bu yüzden anahtarı sana geri verdi. | Open Subtitles | وهذا على الأرجح هو السبب في رده المفتاح إليك. |
| Yine de onun kurumda tıkılı kalmasına izin verdi, Muhtemelen kınanma korkusuyla. | Open Subtitles | إلا أنها أوصت بإبقائها نزيلة بالمصحة، وكان دافعها على الأرجح هو الخوف من النقد. |
| Eğer içimizden birisi hainse, o da Muhtemelen sizin vampir liderinizdir. | Open Subtitles | إذا كان أحدنا خائن على الأرجح هو قائدكم المزيف |
| Aramızdan birinin onu öldürmeye çalıştığını ve bunun da Muhtemelen ben olduğumu düşünüyor. | Open Subtitles | إنّه يظنّ بأنّ إحدانا فعلتها، وذلك الشّخص على الأرجح هو أنا |
| Bunu aptalca bulduğunu biliyoırum. Muhtemelen de öyle zaten. | Open Subtitles | أعلم أنّك تظنّ هذا غباءً، وعلى الأرجح هو كذلك. |
| Kendinden geçmediyse, ...Muhtemelen somurtuyordur. | Open Subtitles | إذ لم يكن قد فقد الوعي بالفعل، على الأرجح هو مُستاء. |