| Wade haklı Michael, Sana o şeyleri sipariş etme demiştim. | Open Subtitles | انها على حق،يا مايكل، أخبرتُك أَنْ لا تَطْلبَ تلك الأشياءِ. |
| Fakat o bir şeyleri kontrol etmeyi seviyor. | Open Subtitles | ما عداه يَحْبُّ الإحتِفاظ بالسيطرة علي الأشياءِ. |
| O bir bebek gibiydi. Böyle şeylerin nasıI yapılacağını henüz bilmiyordu. Korkunçtu. | Open Subtitles | هو كَانَ بيبي هو لَمْ يَعْرفْ كَيف يَعمَلُ تلك الأشياءِ لحد الآن. |
| Hem herkes böyle şeylere senin benim kadar tepki vermiyor. | Open Subtitles | أكثر الناسِ لَمْ كما نوغموا إلى هذه الأشياءِ كك وأنا. |
| İlginç şeylerden biri, benim özel alanım, aslında geleceğin kalkınma hedefleri hakkında görüşmek. | Open Subtitles | إحدى الأشياءِ المثيرةِ، موضوعي المعيّن، في الحقيقة سيدور حول أهدافِ تطويرِ الألفية الجديدة |
| Burada her şeyin yürümesini sağlayan bir şey de hükümetin insanlardan korkuyor olması. | Open Subtitles | إحدى الأشياءِ الذي يَبقي كُلّ شيءَ يَرْكضُ هنا تلك الحكومةِ خائف من الناسِ. |
| Yapılacak işleri düşünüyordum. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ فقط افكر فى الأشياءِ التى ساقوم بها. |
| Sahip olduğun şeyleri elde edemeden ölüme mahkum olduğunu bilmek. | Open Subtitles | لمعْرِفتك بأنك حتماً سَتَمُوتُين دون نيل الأشياءِ التي ولدت من أجلها |
| Bu şeyleri izlerken ben de kalp krizinin eşiğine yaklaştım. | Open Subtitles | انا عن نفسى كنت قرب من نوبة قلبية اثر مشاهدة هذه الأشياءِ. |
| Dedem bu aptal şeyleri bana vermekten bir vazgeçse. | Open Subtitles | أَتمنّى لو جدَّي يَتوقّفُ عن إعْطائي هذه الأشياءِ الغبيةِ |
| Bu bir şeyi değiştirmezse bir şeyleri değiştirecek olan bir rakam sunmalısın. | Open Subtitles | لوأن هذا التغيّرُ لا شيءَ ـ ـ ـ أنت يَجِبُ أَنْ تَجيءَ بالرقم الذي سيغيير الأشياءِ |
| Yapmamız gereken şeyleri yapmak. | Open Subtitles | عَمَل الأشياءِ تَعْرفُ أنت يَجِبُ أَنْ لا تَعمَلُ. |
| İş bulurlardı. O zamanlarda bu tarz şeyleri anlamıyorlardı. | Open Subtitles | . هم لَمْ يَفْهُموا هذه الأشياءِ تَدْعمُ ثمّ |
| Modi, bu bir şeylerin değişmesi için tanrının işareti olmalı. | Open Subtitles | مودي، هذه إشارة مِنْ الله تلك الأشياءِ يَجِبُ أَنْ تَتغيّرَ |
| Bu şeylerin içine ne koyuyorlar, ha? | Open Subtitles | ماذا يَضِعونَ في هذه الأشياءِ على أية حال؟ |
| Aklımda bazı şeylerin olduğunu söyle ona. | Open Subtitles | أخبرْه أنني حَصلتُ على الأشياءِ التي في بالي |
| Sanatçı olduğuna göre, eminim daha güzel şeylere de meraklıdır. | Open Subtitles | أنْ يَكُونَ فنانَ، أَنا متأكّدُ هي متحمسُ حول الأشياءِ الأدقِ. |
| Galiba insanların böyle şeylere tepkisini pek kestiremiyorsun. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد انك تُقدّرُ ردَّ فعل الناس علي هذه الأشياءِ. |
| Bu şeylerden birinin nasıl kullanılacağını bilmediğini sanıyordum. Çocuk oyuncağı. | Open Subtitles | أنا لَا أَعْرفْ بأنّك تعرف كَيفَ تستخدم أحد تلك الأشياءِ |
| - Evet. Oldukça gergin gözüküyordu, sanki bazı şeylerden emin değilmiş gibi. | Open Subtitles | وهو بَدا مُتَلَهِّفَ جداً، مثل هو ما كَانَ متأكّدَ جداً مِنْ الأشياءِ. |
| Tıpta, kişi incelediği şeyin en derinine kadar inmelidir. | Open Subtitles | في الطبِّ ، إلتزامُنا للتقصّي إلى أعماق الأشياءِ |
| Bilmenizi istedim ki işleri hallediyorum. | Open Subtitles | فقط اريدُك أَنْ تَعْرفَ بِأَنِّي على قمةِ الأشياءِ. |
| Basit şeylerle mutlu olmaya çalışın. | Open Subtitles | حاولْ سُرُور السرورِ في الأشياءِ البسيطةِ. |
| İşte, ben senin adamınım... ama çalma veya şarkı söyleme gibi şeylerde... kendi kendimeyim. | Open Subtitles | في العملِ، .. اناعاملك. لكن في الأشياءِ مثل اللعب ..والغناء. |
| Açlıktan ölüyordum, bağımlıydım ve daha bir sürü şey. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ جائعَة و مسطولة وبعَمَل الكثير من الأشياءِ الأخرى |
| Tanrım, neden her şeyi batırmak zorundayım ki? | Open Subtitles | الله، بإِنَّني دائماً يَجِبُ أَنْ لفّْ هذه الأشياءِ فوق، تَعْرفُ؟ |
| Bütün bunları farklı şekillerde seviyorum. Birini diğerinden çok sevmiyorum. | Open Subtitles | أَحبُّ كُلّ هذه الأشياءِ بطرق مختلفة لا شيئ أحلى مِنْ الآخر |
| - Benim için bu tür şeyler... | Open Subtitles | لا تُعتقدْ بأنّني لا أُقدّرُ تلك الأشياءِ. |