| Amsterdam'daki kurbanın sahte doktorlar tarafından çalınan orijinal bir Van Gogh tablosu vardı. | Open Subtitles | ضحية أمستردام كان لديها لوحة فان قو الأصليّة سرقت من قبل مسعفيين مزيفين |
| Bu sapmalar ise yüzeyi orijinal düz hâline getirmeye çalışan yer çekimi tarafından oluşturulurlar. | TED | تقوم الجاذبيّة بالتأثير على هذه الانحرافات، من أجل إعادة السطح إلى حالته المسطّحة الأصليّة. |
| Olmaz, dövüşün daha da lehimize olmasını yeğlerim. asıl plana bağlı kalacağız. | Open Subtitles | كلّا، لستُ أرجّح القتال، سنلتزم بالخطّة الأصليّة. |
| Ama asıl kelime "Harika" olacaktı. O zaman "K-arika" olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | لكن الكلمة الأصليّة كانت "بديعة"، لذا أما يُفترض أن تُبدَّل بـ "مندمجة"؟ |
| Yaptığın tüm o köken seksinden sonra telefon açmaya vakit bulduğuna şaştım. | Open Subtitles | أندهش أنّ الوقت وسعكَ للإتّصال بها، ماذا دهاكَ ومصّاصة الدماء الأصليّة الفاتنة؟ |
| Eğer elimizde köken aile hakkında bir hikâye varsa biz de doğrudan kaynağına gideriz. | Open Subtitles | إذا كانت القصّة تروي حياة العائلة الأصليّة هنا. إذاً فعلينا التوجّه مباشرةً إلى المصدر. |
| orjinal uçuştaki koşulları mümkün olduğunca yeniden canlandırmanız gerekiyor. | Open Subtitles | عليك إعادة خلق ظروف الرحلة الأصليّة قدرما تستطيع |
| Bunlar kurulumun arkasındaki şirkete ait orijinal dokümanlar. | Open Subtitles | هذه هي الوثائقُ الأصليّة للشركة التي أنشأتْ الموقع |
| Miks edilmemiş 15 tane orijinal MP3'üm var. | Open Subtitles | عندي 15 شريطاً من الأشياء الأصليّة التي كنتُ أدمجها. |
| - Yapamam. Tek bildiğim orijinal taslağın bu konuda çok net olduğu. | Open Subtitles | كلاّ، جلّ ما أعرفه هو أنّ المخطوطة الأصليّة واضحة جداً بشأن هذه النقطة |
| ...orijinal tahta destek yapısının modern güvenlik standartlarıyla değiştirilmesi inşasına başlandı. | Open Subtitles | بدأ البناء بإبدال الدعامات الخشبيّة الأصليّة بدعامات تفي بمعايير السلامة. |
| orijinal planlardaki malzemeler değişiklik talimatlarındaki malzemelerden hep daha pahalı malzemeler. | Open Subtitles | تخطيطاته الأصليّة استخدمت دوماً مواد أكثر تكلفة من تلك التي على طلبات التغيير. |
| Bu sırada ben, orijinal ve sahteyi nerede ve ne zaman değiştirdiklerini araştıracağım. | Open Subtitles | وأنا سأجعل قسم مُكافحة الجرائم الفنية يُحقق فيمن بدّل الأصليّة بالمُزوّرة، ومتى. |
| asıl planını bir kenara bırakıp asılsız bir varsayıma göre mi hareket edeceksin? | Open Subtitles | تركت خطّتك الأصليّة وتوجّهت لافتراض بلا أساس؟ |
| Daha esaslı bir asker olduğun kanısına kapılmıştım. Görevine olan inancını kaybetmeyecek, asıl planına sadık kalacak birisi olduğunu. | Open Subtitles | اعتقدت أنّك جنديّ أكثر كفاءة يتابع خطّته الأصليّة ويُخلص لمهمّته. |
| asıl anlaşma bu değildi. | Open Subtitles | هذه لم تكن الصفقة الأصليّة لقد خلطت جميع الأراق |
| O biraz köken hastasıydı da. | Open Subtitles | لقد كانت من رفاق العائلة الأصليّة نوعًا ما. |
| Çünkü hissetmezsen, beni sonsuza dek kaybedeceksin. Kolye, köken cadının kendisinden bir tılsım. | Open Subtitles | القلادة هي تعويذة من الساحرة الأصليّة. |
| Her ne yapmaya çalışıyorsan, bütün köken ailesinin beni ve bebeği korumak adına birlik olduklarını biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أيّما يكُن ما تحاول فعله... فاعلم أنّ العائلة الأصليّة اجتمعت على إبقائي والجنين سالمين. |
| Yani Fink'den hep sahteleri mi aldınız? Aynı zamanda zevki olan eşler için orjinal işleri de tedarik ederdi. | Open Subtitles | كلاّ، هُو يُقدّم الأصليّة أيضاً للأزواج أصحاب الأذواق. |
| Boyutsal güçle sarj olmuş bir şey ve orjinal Yunan Mitolojisine ne kadar bağlı olduğunu bağlı. | Open Subtitles | شئ مشحون بقوّة بُعديّة وله علاقة وثيقة بالاسطورة الإغريقيّة الأصليّة. |
| Jeremy ihtimalen bu sebeple galerideydi. Harun'un dediği gibi Jeremy ve Fink tartışıyorlardıysa belki de orjinali hakkındaydı. | Open Subtitles | وإذا كان (جيرمي) و(فينك) يتجادلان كما قال (هارون)، لربّما كان بسبب الأصليّة. |
| Bunlar yalnızca kopyalar biliyorsun orijinaller hâlâ Patty Hewes'ün elinde. | Open Subtitles | تلك مجرّد مسخ، كما تعلم؟ مازالت (باتي هيوز) محتفظة بالنسخ الأصليّة |