| sütunlar ve zemin Atlantik'in içinden çıkarılan çizgili yapraktaşlarından, bu korkunç geçişin anısına. | TED | تُصنع الأعمدة والأرضية من الصخور الإسمنتية المنجرفة من المحيط الأطلسي، وهو تذكير بذلك العبور المريع. |
| Bu sütunlar arafta bekleyecek ve linç olan eyaletlere yerleştirilecek. | TED | ولكن تلك هي الأعمدة المؤقتة، تنتظر تطهير أرواحها، كي تذهب إلى جميع المفاطعات التي حصلت فيها الإعدامات. |
| Bu Kolonlar yalnızca tünelin çatısını değil yukarıdaki sokağı da taşımaktadırlar. | Open Subtitles | هذه الأعمدة لا تحمل سقف النفق فقط، بل الشارع الذي فوقها أيضاً. |
| Bir parça kâğıt alın ve ve sütunlara ayırarak bu üç kelimeyi sütunların başına yazın, sonra üç sütunu da tüm dürüstlüğünüzle doldurmaya çalışın. | TED | خذ قطعة من الورق و ضع تلك الكلمات الثلاث على رأس ثلاثة أعمدة، ثم حاول ملء تلك الأعمدة بكل صدق ممكن. |
| Bu sütunları, cinayetlerin olduğu yerlerdeki toprakla doldurabilir miydik? | TED | تسائلنا عما إن كان بإمكاننا ملء جميع تلك الأعمدة بتربة تلك الأماكن التي حصل فيها القتل. |
| Köşe yazarlarına malzeme bulmaları konusunda yardım etmez misiniz? | Open Subtitles | هل تساعد كُتاب الأعمدة عن طريق تزويدهم بمادة الموضوع ؟ |
| Demir çubukları uygun biçimde bağladılar. Kolonları uygun biçimde döktüler. Ve böylece bina daha güvenli olacak hale geldi. | TED | و ربطوا حديد التسليح بطريقة صحيحة. وصبوا الأعمدة بطريقة صحيحة. و هذا البناء سيكون آمناً. |
| Bu sütunlar Haçlı seferleri sırasında Bizans'ın yağmalanmasının ardından ganimet olarak getirildi. | Open Subtitles | هذه الأعمدة هنا أعيدت إلى هنا بعد أن نهبها البيزنطيون خلال الحملة الصليبية |
| Akşam karanlığı çökerken kalan sütunlar kendi fırlatma konumlarına yerleşmiş olacaklar. | Open Subtitles | خلال بعد الظهيرة، ستتّخذ باقي الأعمدة وضعية التشغيل. |
| Çok güzel, cam gibi sütunlar. | Open Subtitles | لدينا هذه الأعمدة الجميلة الصافية كالزجاج |
| Sokakları ayakta tutan Kolonlar paslanıp çürüyecekler. | Open Subtitles | الأعمدة التي تحمل الشوارع مصنوعة من الفولاذ الذي سيصدأ ويتآكل |
| Tamam, yani boş Kolonlar Kanadalı ayaklar için. | Open Subtitles | حسناً الأعمدة الفارغة هي للأقدام الكندية |
| Gölün kenarına oturdu ve denizin diğer kıyısında duran sütunlara bakıyordu. | Open Subtitles | جلست بجانب البحيرة , تنظر عبر المياه على الأعمدة فى الشاطىء الآخر |
| Kıymetli kargoyu gördüğünüzde sizden yeşil duman vermenizi ve şu sütunlara gelmenizi istiyorum. | Open Subtitles | أريدكم ان تطلقوا دخاناً أخضر وتعودوا إلى أولئك الأعمدة سنعد لهم كميناً |
| İşte böyle, gelip her şeyi toparlayabilirler, halıları, sütunları, evleri, kumu, rüzgarı, gülleri, | Open Subtitles | يمكنهم أن يأخذوا كل شيء بعيدا تلك السجادة .. الأعمدة .. البيوت |
| Şu sütunları bitirip, bir dostumu düzdükten sonra size gelecektim. | Open Subtitles | كنت سآتي إليك عندما أنهي هذه الأعمدة وأقيم علاقة مع صديق |
| Hemen dışarıda, tamamıyla aynı sütunların olduğu bir yer olacak. | TED | وفي الخارج سيكون هناك حقلاً من الأعمدة المتشابهة |
| Elbette ederiz. Köşe yazarları bizsiz yapamaz. | Open Subtitles | بالتأكيد ، كُتاب الأعمدة لايستطيعونفعلشيء بدوننا. |
| Ateşe hazırlanın, hedef batı Kolonları. | Open Subtitles | أطلقوا المتفجرات الشديدة الى قاعدة الأعمدة الغربية |
| İşte burada robotlar kiriş, kolon taşıyorlar ve küp biçimde yapılar oluşturuyorlar. | TED | هاهنا الروبوتات تحمل الحزم ، الأعمدة وتُجمع بناء على شكل مُكعبات. |
| Demek ki 1050 yılında çok fazla sütun yapmışlar. | Open Subtitles | أجل فى عام 1050 وضعوا الكثير من الأعمدة. |
| Bu direkleri dikmek için bundan fazlasını biliyor olmalısın. | Open Subtitles | أظنّك تعرف أكثرَ من ذلك بالنظر لهذه الأعمدة |
| Peki. İstiyorsan öyle olsun. O baca hasarlı. | Open Subtitles | إذا كنت تريد أن تكون المسؤول فلا بأس ، لكن هذه الأعمدة تعرضت للتفكك |
| Kesinlikle uğramalısın yoga sınıfını veya direk dansını denemek için. | Open Subtitles | تعرفين ، تجربين رياضة اليوغا أو الرقص على الأعمدة حتى |
| Bana planlarını bul ve ana destek sütunlarının yerini belirle. | Open Subtitles | جد لي المخططات ، و حدد الأعمدة الأساسية الداعمة |