| Oldukça rahat duruyor. Bu boru da iyi olmuş. Böylece işeyebilirim. | Open Subtitles | لدي حرية الحركة , وأحب هذا الأنبوب الذي يجعلني أستطيع التبول |
| Bu minik alüminyum boru en iyi arkadaşın olmak üzere. | Open Subtitles | هذا الأنبوب الألمنيوم الصغير على وشك أن يكون أفضل أصدقائك |
| Şimdi tüpü kille kapatıyorum. | TED | الآن سوف أغلق الأنبوب الشِعري بوضعه في الطمي. |
| Bu kadar heyecanlanma. İşte böyle. Yapılacak ilk şey tüpü sol elimize almak ve başlığını çıkartmak. | Open Subtitles | اول شئ ان نأخذ الأنبوب فى اليد اليسرى وننزع الغطاء |
| EDS parmağınızı olsun. O boruyu kesmek için hazır olun. | Open Subtitles | اضغط على زر نظام فصل الطوارئ، استعد لفصل ذلك الأنبوب. |
| Dylan'a boruyla vuran ve sen boruyu elinden aldığında Dylan'ı pencereden iten kişinin. | Open Subtitles | الشخص الثالث هو الذي ضرب ديلان بلأنبوب وعندما أخذتِ الأنبوب دفع من النافذة |
| Bu tıpa, donmuş tuzdan yapılmıştır ve içindeki borunun üzerine soğuk gaz üflenerek donmuş halde tutulur. | TED | وهذا القابس مصنوع من قطعة ملحٍ مجمدة تم الحفاظ عليها جامدة عبر نفخ غاز بارد فوق الأنبوب الخارجي. |
| Bombacı tapayı boruya bağlarken alet izi bırakmış. | Open Subtitles | المفجر ثبت الكبسولة على الأنبوب تاركاً خلفه علامات الأداة |
| Eğer ameliyatı gerektiği gibi dün yapmış olsaydınız şu anda kolumdaki borudan havuç emerdim. | Open Subtitles | لو كنت قد أجريت الجراحة بالأمس كما كان مخططا لكنت الآن أشرب عصير الجزر خلال الأنبوب المثبت بذراعي ، ماذا حدث ؟ |
| Bu boru çok katıdır bu marş paraşütünü alıp etrafına sarabilirsiniz, ve onun size dolaşmasının hiç bir yolu yoktur. | TED | هذا الأنبوب صلبٌ جدا، مما يُمكنه من أخذ المرساة ولفها حولهُ، ومن المستحيل أن يلتف حولك. |
| Yaralı bir askerin bir ucundan girip diğer ucundan çıktığı bir boru gibi. | TED | إنه مثل الأنبوب حيث يدخل الجنود الجرحى في طرف ويخرجون، يرجعون الوطن، في الجانب الآخر. |
| Ve de daracık bir boru olmasına rağmen çok fazla sayıda bağışıklık hücresi burada yetişir. | TED | ثم، في مثل هذا الأنبوب الدقيق، هناك العديد من خلايا جهاز المناعة التي تم تدريبها هناك. |
| Bu tüpü alıp burnundan sokacak ve midene gireceğiz. | Open Subtitles | نحن سيأخذ هذا الأنبوب ووضعها في أنفك وداخل معدتك. |
| İçerideki tüpü ve farı tamir ettim. | Open Subtitles | أصلحت الأنبوب الداخلي وأصلحت ذلك المصباح العلوي. |
| Şu lambadaki cam tüpü değiştireceğim. | Open Subtitles | عليَ أن أُغيّر الأنبوب الزُجاجي لذلكَ المصباح |
| Eğer açık çölde iseniz nefesinizi ağzınızdan burnunuza doğru, ve ağzınızdaki bu boruyu kullanarak solumayı sakın unutmayın | Open Subtitles | عليك أن تكون فى الصحراء المفتوحة تذكر للتنفس عبر فمك وإخراج التنفس من أنفك عبر هذا الأنبوب |
| Teğmen, ya o boruyu tamir edersin, ya da herkese bir şemsiye alırsın. | Open Subtitles | أيها الملازم، أصلح ذلك الأنبوب أو اشترِ مظلّة للجميع |
| Selam çocuklar.. Biri şu kırık boruyu alıp kafama vurabilir mi? | Open Subtitles | مرحباً يارفاق هلا يلتقط أي منكما هذا الأنبوب. |
| borunun uzunluğu, borunun içine sığabilen ses dalgasının boyunu belirler. | Open Subtitles | طول الأنبوب يحدد طول الموجة الصوتية التي تتناسب معه |
| Herkes heyecanlanmıştı çünkü kendim kullanabilecektim şuradaki boruya üfleyerek. | Open Subtitles | لقد كانوا متحمسين جدا لأنني أستطيع قيادته بنفسي بالنفخ بذلك الأنبوب |
| Aslında içeriye o borudan daha iyi bir yol olması gerektiğini düşünüyordum. | Open Subtitles | في الواقع,كنت أفكر أنه توجد طريقة أفضل من هذا الأنبوب |
| Wayne, hortumu aç! | Open Subtitles | وين ،املأ الأنبوب الآن |
| İçini sidikle dolduruyorsun bunun, borusunu pantalonunun altına yerleştiriyorsun... ve kapağını, malafatın ucuna selobantla yapıştırıyorsun. | Open Subtitles | تملأ هذه بالبول, تأخذ هذا الأنبوب ..أسفل السروال. تلصق هذا الصمّام على نهاية الصديق القديم |
| İki; giriş musluk borusu. Daha incedir. | Open Subtitles | الأنبوب الثاني، هو أنبوب التدفق الداخلي والذي هو أقل سمكاً |
| Hala entübe haldeydi ve uzman doktorun hasta uyandiginda tüpü çikarmasi gerekiyordu. | Open Subtitles | كانت ما تزال تحت الأنابيب و كان من المفترض على الطبيب المقيم أن يزيل الأنبوب عندما تفيق |
| Eğer kimyasallar demir boruları eritiyorsa, bu dişmacunu tüpünü nasıl oluyor da eritemiyor? | Open Subtitles | إن كانت المواد الكيميائية يمكنها أن تأكل المواسير الحديدية فلماذا لا تأكل الأنبوب الموضوعة به؟ |
| Göğüs röntgeni alıp tüpte oklüzyon olup olmadığına bakacağım. | Open Subtitles | أشعة صدرية و التحقق من الأنبوب للتأكد من عدم وجود انسداد |
| Karnını delip geçen boruda, boruyu suçlayamayacağım bir şey buldum. | Open Subtitles | وجدت شيء لا يمكنني لوّم الأنبوب الذي ثقب بطنه. |
| Yeni doğmuş bir kelebekte bu tüp iki parça halindedir ki aslında bunlar ağız sisteminin yüksek modifiyeli parçalarıdır. | Open Subtitles | في الفراشات التي خرجت حديثا, هذا الأنبوب مكون من جزئين وهو في الحقيقة, زوج مطور جدا من اجزاء الفم. |