"الأوضاع" - Traduction Arabe en Turc

• işler
• durum
• Ortalık
• gidiyor
• işlerin
• işleri
• şartlar
• durumu
• Durumlar
• koşullar
• pozisyonları
• artık
• zamanlar
• koşulların
• pozisyonlar

Votan Birliği ile işler kızışabilir diye gulaniti hızlı çıkarmak istiyorlar.
يريدون إخراج الجولانايت سريعاً في حالة ساءت الأوضاع مع الجماعة الفوتانية

Ruslar açısından işler ters gidiyordu.
طيلة الوقت كانت الأوضاع تزداد سوءاً بالنسبه للمدافعين عن المدينه

Bulunduğumuz durum göz önüne alındığında umuyorum doğru olanı yapmışızdır.
إنّه بأخذ الأوضاع بعين الإعتبار أأمل إننا قمنا بالأمر الصحيح

Belki de Ortalık durulana kadar birkaç gün uzak durman daha iyi olur.
أعتقد أنه من الأفضل أن تحافظي على مسافتك لأيام قليلة حتى تهدأ الأوضاع

Size birakiyorum. Ve hersey nasil gidiyor soyleyebilirsiniz.
حسنٌ, سأترككم الآن و ستخبروني كيف الأوضاع لاحقا

Burada işlerin değiştiğini herkesin anlamasını istiyordum.
أردت أن يعلم الجميع أن الأوضاع تغيرت هنا

İşler olur da hepten kötüye giderse biz de paçalarımızı sıvar, kemerlerimizi sıkar zafer gününe kadar olağan hayatımızı bir kenara bırakırız.
حسنا، اذا سائت الأوضاع سيتوجب علينا أن نرفع أكمامنا و نشد أحزمتنا و نلبس قبعات القصدير حتى يحين يوم النصر

Ama şaşırdığımı söyleyemem. Bu çevrede işler çok kötü.
لكن لا يمكنني القول أنني متفاجئة , بسبب الأوضاع في هذة الأنحاء

Kalanını sakladım, düşündüm de eğer bir gün işler burada kötü giderse gitmek için param olur.
وأخفيت البقية لليوم الذى تسوء فيه الأوضاع هنا وأضطر إلى الرحيل

Düşçüler için işler zorlaştı son zamanlarda.
الأوضاع قد كانت قاسية مؤخرا على الحالمين

İşler düzelmeye başladı.
لا، أَعْني، الأوضاع في تحسّن. هانز وأنا أَنسجمُ حقاً.

Bence gayet rahat dile getirebiliriz ki, işler çok daha kötüleşecek.
يمكننا القول حتمًا إنّ الأوضاع ستزداد سوءًا

Bu özel durum değişikliklerinden sizi daha sonra haberdar ederiz.
سنخبركم إذاً و عندما في هذه الحالة الأوضاع قد تغيّرت

Ve değerler değişmeye başladığında, durum kötüleştiğinde kırmızı çizginin içine giriyoruz.
وعندما تبدأ الأمور في التغير، عندما تبدأ الأوضاع في التدهور، ننتقل إلى الخط الأحمر.

Ortalık yatışınca seni ararım, buradan gideriz.
و عندما تهدأ الأوضاع سأتصل بك و سنذهب بعيداً

Sapıklıkla ne alakası var, git ve nasıl gidiyor öğren.
لا يمكنني التطفل عليها في مكان عيشها لا تتطفل عليها اذهب إلى هناك وتفقد الأوضاع

Matsutani'nin dersini almasaydım işlerin ne kadar kötü olduğunu anlayamazdım.
لو لم آخذ صف الإقتصاد لما كنت عرفت مدى سوء الأوضاع

Ben değerli dostlarını öldürmeden önce işleri olması gerektiği gibi yoluna sok.
صحح الأوضاع قبل أن أرمي فتيانك الغاليين من فوق جرف بشكل مبدأي

Ama, sizinle ilk tanıştığımızda size, eğer Lux hala devletin koruması altındaysa, şartlar düzeldiğinde, onun velayetini üzerinize alabileceğinizi söylemiştim.
مع ذلك ، عندما تقابلنا لأول مرة أخبرتك أنه خلال وصاية الولاية على لاكس إذا تحسنت الأوضاع ، سأقترحك أنت

Aslında sonraki haftalarda durumu onların tahminlerinden daha da kötüleştiren bazı vergi kesintileri yapıldı.
في الواقع، بعدها باسبوع تم خفض الضرائب التي جعلت من الأوضاع أكثر سوءا مما أفترضوه هم.

Öyle Durumlar yaratiyorsun ki agzindan en kötü sözler çikiyor, seni tehdit ediyor.
تخلقين تلك الأوضاع التي تظهر أسوأ ما فيه ثم يعاملك هو بطريقة سيئة

Denizciler daha insancıl koşullar için denizde isyan ettiklerinde, mürettebatı bu gençler beslemişti.
عندما تمرد البحارة في عرض البحر رغبةً في تحسين الأوضاع الإنسانية, كانوا أولئك المراهقين الذين يطعمون الطاقم.

Sabitlenmiş pozisyonları olmayan bir döğüş sistemi geliştirdim....
أنشأت إسلوباً قتالياً خالى من الأوضاع الثابتة

Her şeyi düzeltmek istiyorum, ama artık bu seçeneğim olmayabilir.
أنا اريد ان اجعل الأوضاع تتحسن لكنّه قد لا يكون إختياري أكثر

Onlara isim taktığımız zamanlar bu şeyler kötü değilmiş gibi rol yapıyorduk.
حين كنّا نطلق عليهم أسماء كنّا نتظاهر أنّ الأوضاع سيّئة

Tek yapacakları daha fazla masumun canına kıyıp bu bloktaki koşulların daha da ağırlaşmasını sağlamak olur.
كل ما يفعلونه هي التضحية بالمزيد من حياة الأبرياء وسوف يتسًببون بزيادة الأوضاع السيئة أكثر مما عليه الآن

"İlerlemiş Olanlar İçin pozisyonlar Ve Bunları Gülmeden Uygulamanın Yolu"
الأوضاع الجنسية المتقدمة و كيف تقوم بها بدون أن تضحك