O his var ya. Daha önce hiç hissetmiş miydin? | Open Subtitles | هذا الإحساس الذي كان لديك اشعرت به من قبل ؟ |
İçini bir his kapladı diye benim elimi ayağımı birbirine dolaştıramazsın! | Open Subtitles | مذعوراً تستدعينني أن يمكنكِ لا الإحساس هذا يراودكِ مرة كل في |
Aramızdaki erkeklerin biraz rahatsız olmaya başladığını hissediyorum. | TED | أعتقد أن هذه هي اللحظة في الغرفة التي يبدأ فيها الرجال الإحساس بعدم الارتياح قليلاً. |
Çok iyi hissetmiyorum.Bacaklarımda his kaybetmeye başlıyorum. | Open Subtitles | أنا مريض جداً , إني أفقد الإحساس بأرجلي |
Bilinç tüm duygu durumları, duyarlılığı ya da farkındalığı içerir. | TED | الوعي يتألف من كل حالات الشعور أو الإحساس أو الانتباه |
Yapıyı. En çok ise göğsümde hissettiğim o duyguyu seviyordum. | Open Subtitles | ولكن أكثر ما علقني به هو ذلك الإحساس في صدري |
Ama maalesef bütün öğrenciler böyle bir güven duygusu hissetmiyor. | TED | لكن، لسوء الحظ، لا يشعرُ جميع الطلاب بذلك الإحساس بالأمان. |
Vücut dilindeki sakinliği ve duygusal olarak tatmin hissini farkettiniz mi? | Open Subtitles | لاحظوا لغة جسدها المسترخي الإحساس العام الذي يدل على الإرتياح العاطفي |
Bedendeki aura akışının yarattığı his kişiden kişiye göre değişir. | Open Subtitles | الإحساس بتدفّق هالة الطاقة عبر الجسد مختلف بين شخص وآخر. |
Bu his geçenlerde yeniden alevlendi ve tuttuğun notları görünce derhal söndü. | Open Subtitles | ذلك الإحساس الذي تجدد مؤخراً والذي انطفأ فوراً، عندما عثرت على مُفكرتكِ |
Yani inanıyorum ki his ve hafıza üzerine çalışan insanlar bazen çocukluk anılarını neden sakladığımızı farketmezler. | TED | لذا أعتقد أن الناس الذين يدرسون الإحساس أو الذاكرة دون أن يدركوا لماذا نضع جانبا ذكريات الطفولة. |
Sanki seni bir daha göremeyecekmişim gibi hissediyorum. | Open Subtitles | لدي فقط ذلك الإحساس أني لن أراك مرة أخرى |
Biliyorum bu yeterli değil, ama bu işin arkasında daha fazla bir şeyler olduğunu hissediyorum. | Open Subtitles | ليس أن هذا ليس بكاف , لكن , لدي ذلك الإحساس بأن هناك المزيد في هذا |
Savaşta bir şarapnel saplandığından beri hiçbir şey hissetmiyorum! | Open Subtitles | لقد أُصِبت بشظايا قنبلة أثناء الحرب. منذ ذلك الوقت، ولا أقدر على الإحساس بشيء |
Uzun bir aradan sonra okula geri dönmek nasıl bir duygu? | Open Subtitles | كيف هو الإحساس أن تعود الى المدرسة بعد وقت طويل ؟ |
Bu alana girdiğinizde hissettiğiniz inanılmaz büyülü duyguyu anlamak zor. | TED | إذ من الصعب تخيل الإحساس الساحر الذي سيغمرك عندما تدخل هذا الفضاء. |
Yapmaya ihtiyacınız olan şeyi yapmanızın mümkün olduğunu biliyorsunuz, zor da olsa, ve zaman duygusu yok oluyor, kendinizi unutuyorsunuz, daha büyük bir şeyin parçası gibi hissediyorsunuz. | TED | وتعرف أن ما عليك أن تفعله ممكن رغم أنه صعب ويختفي الإحساس بالزمن، وتنسى نفسك وتشعر بأنك جزء من شيء أكبر |
Dışardan hissedebiliyorum ama ben içerden hissedemiyorum. | Open Subtitles | اشعر بما في الخارج لكن لا استطيع لا استطيع الإحساس بما في الداخل |
Elini tekrar hissedebiliyor olman lazım. | Open Subtitles | يفترض أن تكون قادراً على الإحساس بيدك مجدداً |
Bu hisse kapıldığımda ihtiyacım cinsel deva. | Open Subtitles | حين يكون لدى هذا الإحساس أحتاج علاجا جسدياً إنى أحتاجه . أحتاجه |
Babası hakkındaki konuşmalarından hissettim. - Babası denizci olduğu için özlüyor gibi bir hali yoktu. | Open Subtitles | يمكنكِ الإحساس بذلك يا عزيزتى طريقة تحدثها عن والدها |
Ama başkalarının duygularını kendi duyguların gibi hissetmeye çalışmak ...seni çok fazla yorabilir. | Open Subtitles | لكنّه يمكن أن يكون مستنزِفاً أن تحاولي الإحساس بمشاعر الكل بالإضافة إلى مشاعرك |
En belirgin etkileri, kuru nesnelerin ıslak sanılması ve yüzeylerin nefes aldığı hissi. | TED | تشمل أهم أعراضها الجانبية الإحساس بأن كل الأشياء الجافة رطبة وأن الأسطح تتنفس. |
Basit ve ilkel bir dünyada, bir modele o kadar da ihtiyaç yoktur. Çünkü hisler gerçekliğe yakındır. | TED | في عالم بدائي و بسيط، لا يوجد حقا سبب لنموذج. لأن الإحساس يقارب الحقيقة. |
O içgüdü o kadar güçlü ki en makul ve mantıklı olanlarımız bile gerçekte olmayan gizemler ve komplo teorileri yaratabiliyoruz. | TED | وهذا الإحساس الداخلي قوي جدًا، يمكنُه حتى أن يجعل أكثرنا عقلانية واتزانًا يأتي بفرضيات خادعة وغامضة حيث لا توجد. |