| Inkatha'nın seçime geç girmesi adayların oy pusulalarına ekleneceği anlamına geliyordu. | Open Subtitles | دخول الإنكاثا المتؤخّر في الإنتخابات يعني أن مرشحيها سيُضافون لأوراق الإقتراع |
| oy merkezlerinde gözdağı verildiği, ve oy sandıklarının çalındığı iddiaları vardı. | TED | كانت هناك إدعاءات ترهيبية بمراكز الإقتراع، لسرقة صناديق الإقتراع. |
| Çünkü kritik olan şey şuydu: kadın ve erkeğin eşit olduğu tek yer oy sandığıydı. | TED | لأن هنا الشيء الحاسم: المكان الوحيد الذي يتساوى فيه الرجال والنساء هو صندوق الإقتراع. |
| Taylor oylama bir saat sonra. Lloyd'un şirketinin kontratı alması için her şeyi zaten yaptım. | Open Subtitles | تايلور الإقتراع خلال ساعة وقد إتصلت بكلّ الإحسان الذي أستطيعه |
| Bill, bu hararetli ve iyi halkı seçim bürosuna gönder. | Open Subtitles | بيل دع هؤلاء الناس تذهب لصناديق الإقتراع |
| Seçmen korkutması, sahtekârlık oy sandıklarının çalınması ve rüşvet bunlara dahil ama sınırlı değil. | Open Subtitles | ويتضمن إرهاب المنتخبين والتزوير وسرقة صناديق الإقتراع والرشوة. |
| Kabinden çıktığınızda oyunuzu diğer oyların bulunduğu bir sandığa atarsınız ki kimse ne oy verdiğinizi bilmesin. | TED | حينما تعود أدراجك، تكون قد رميت بصوتك داخل صندوق الإقتراع حيث تختلط جميع الأصوات، بحيث لا يعلم شخص ما لمن أدليت بصوتك. |
| Rastgele bu oy pusulası formlarından birini alıyorsunuz ve oy verme kabinine gidip şeçiminizi işaretliyorsunuz ve formu delikli yerinden yırtıyorsunuz. | TED | أنت تحصل على أحد أوراق الإقتراع هذه بصورة عشوائية، ثم تذهب بها لصندوق الإقتراع، وتدلي بصوتك عبر الإشارة، وتقطع ذلك الجزء. |
| Yasal oy kullanma yaşı 20'dir ve bunu değiştirmeye dair bir önerge yoktur. | Open Subtitles | سن الإقتراع هو فوق العشرين ولا توجد . مطالبات بتغييره |
| Politikanın ilk kuralını hatırla oy pusulaları sonucu belirlemez... | Open Subtitles | تَذَكَّرْ القاعدة الأولى فى عالم السياسة صناديق الإقتراع لا تصنع النتيجة |
| Oyları saydım, birisi iki defa oy kullanmış. | Open Subtitles | الأهم و الأهم, لقد عددت بطاقات الإقتراع, و شخصٌ ما صوت مرتين |
| Uzun kuyruklara ve oy kabinindeki karmaşaya son. | Open Subtitles | إنه يتخلص من الطوابير الطويلة و الإرباك عند مراكز الإقتراع. |
| Kutsal oy hakkımızı kullanacağımız seçimlerden önceki... bu pazar gününde, öğretimiz, Exodus, bölüm 18'den geliyor. | Open Subtitles | هذا الأحد قُبيْل الإنتخابات حين نتوجّه لصناديق الإقتراع لممارسة حقّنا الدستوري درسُنا يأتي من سِفر الخروج الإصحاح 18 |
| Sandıkların kapanmasıyla birlikte, seçim görevlileri özenli bir oy sayma... işlemine başlamış bulunuyorlar. | Open Subtitles | وبإغلاق مراكز الإقتراع مسؤولوا لجنة الإنتخابات باشروا عمليّة فرز الأصوات المُضجِرة |
| İmparatoru devlet düşmanı ilan etmek için oy kullanmalarını durduran ne? | Open Subtitles | ما الذي يمنعهم من الإقتراع على إعلان الامبراطور عدوّاً للدولة؟ |
| Sadece 13 yaşımdaydım, ama elimde çiftçilik belgem vardı arabamı siyahi seçmenlerle doldurdum ve onları oy kullanılan yere götürdüm sonra da bekleyip geri evlerine götürdüm. | Open Subtitles | كنت فقط في الـ13 من العمر، لكن كان لدي رخصة مزارع ثم ملأت سيارتي بالناخبين السود وأوصلتهم إلى مركز الإقتراع |
| Dördüncü günde, altıncı bölge için milyonlarca daha oy pusulası basıldı. | Open Subtitles | سيتم إستخراج الملايين من أوراق الإقتراع الإضافية وفي 6 مناطق فُتحت أبواب التصويت لأربعة أيام |
| oylama bittikten sadece iki saat sonra Kilise organizasyonu zaferini kutlamaya başladı. | Open Subtitles | بعد ساعتين من غلق الإقتراع أعلنت الكنيسة أن فعل الإلغاء يعتبر بمثابة إنتصار رائع |
| Teddy'nin oylama sonuçlarının ne olduğunu bana söyleyecek misin? | Open Subtitles | ستخبريني ماذا يحدث حقا مع صناديق الإقتراع مع [ تيدي ] ؟ |
| belediye baskaninin özel işleri ve seçim alanlari için seferber etmek ayrı birşey. | Open Subtitles | بإلإشراف على مكاتب الإتصالات للمحافظ ومراكز الإقتراع |
| Seçmen kağıdın gelmedi mi yoksa? | Open Subtitles | ألم تحصلي على ورقة الإقتراع ؟ - |
| Bu oylarla daha kazanmamız garantilenmedi ama yaklaşıyoruz. | Open Subtitles | لن ننجو بهذا الإقتراع ولكننا نقترب، |