| kurtarma ekibi varana kadar, revirden çıkmaması herkesin yararına ve kesinlikle yalnız çıkmamalı. | Open Subtitles | ومن الأفضل للكل أن تظل هذه المرأه في المستشفي حتي يصل فريق الإنقاذ |
| kurtarma helikopterleri çoktan bölgeye geldiler, ilk radar kontağını bekliyorlar. | Open Subtitles | طائرات الإنقاذ تحلق في الجو يدورون منتظرين أول رصد بالرادار |
| Georgetown Üniversitesi Amerikan Tarihi MIT makine mühendisliği mezunu donanma dalış okulu ve kurtarma eğitimi merkezinde eğitim almış. | Open Subtitles | درجة في الهندسة الميكانيكية في الإم آي تي البحرية , آر أو تي , وغوص بحري ومركز تدريب الإنقاذ |
| Daha genciz, öğrenecek çok şeyimiz var ama kurtarılmaya değeriz. | Open Subtitles | إننا جديدو عهد بالكون، وأمامنا الكثير لنتعلمه، لكننا نستحق الإنقاذ. |
| İşte büyük beyaz avcı kurtarmaya geldi. | Open Subtitles | هنا يأتي الصياد الأبيض الكبير إلى الإنقاذ. |
| Güzel, o halde kurtarma ekiplerinin onu ele geçirmeleri sorun olmayacaktır. | Open Subtitles | جيد، إذاً ففرق الإنقاذ لن يكون لديها أية مشكلة في استعادتها |
| kurtarma ekibini yollayın, gemiye girsinler ve navigasyon kontrolünü tamir etsinler. | Open Subtitles | أستدعى فريق الإنقاذ وأخبرهم بأن يدخلوا للناقلة ويعيدوا السيطرة على الملاحة |
| Başkan 10,000 yedek askeri kurtarma yardımı için göreve çağırdı. | Open Subtitles | زود الرئيس عدد 10000 جندي احتياطي للمساعدة في مجهودات الإنقاذ |
| Güvenli bölgelerdeki insanlar, kurtarma ekipleriniz de dâhil olmak üzere büyük risk altındalar. | Open Subtitles | كل هؤلاء الأشخاص في المناطق الامنه ومن ضمنهم فرق الإنقاذ معرضين لخطر كبير |
| Tüm bu kurtarma işinden dolayı işten çok uzak kaldım. | Open Subtitles | تعلمين ، أنا متأخر كثيراً بالعمل بسبب مهمات الإنقاذ تلك |
| Teknolojik olarak her yönden onların gerisindeyiz. Bir kurtarma girişimi mantıksız olurdu. | Open Subtitles | إنهم يتفوقون علينا تكنولوجياً في كل شيء محاولة الإنقاذ ستكون مخالفة للمنطق |
| Teknik olarak en iyi özetiyle, zamana dayalı bir kurtarma. | Open Subtitles | الإنقاذ لديه توقيت زمني، مع درجة عالية من تقنية الاستخراج |
| İçeride çalıştır ve kurtarma hangarına gelene kadar devam et. | Open Subtitles | شغله في الداخل واتركه يعمل حتى وصولك إلى محطة الإنقاذ |
| kurtarma helikopteri sahile indikten sonra gitmek için ricada bulunmuştum. | Open Subtitles | لقد طلب مني المغادرة بعد هبوط مروحية الإنقاذ على الشاطئ |
| Onları bu işe karıştırmak istemedi. Çok kurtarma görevi kötü sonla bitti. | Open Subtitles | لم تودّ توريطهم بالأمر، إذ أن العديد من مهمات الإنقاذ باءت للفشل. |
| Güney ucunda iki alan olacak. O zaman kurtarma paketinizi alırsınız. | Open Subtitles | إنها منطقتين على الطرف الجنوبي ثم لديك خطة الإنقاذ الخاصة بك |
| kurtarma ekibi sizi getirdiğinde vücut sıcaklığınız 32 derecenin altındaydı. | Open Subtitles | كانت حرارة جسمك تحت 90 درجة لما أحضرك فريق الإنقاذ |
| Daha genciz, öğrenecek çok şeyimiz var ama kurtarılmaya değeriz. | Open Subtitles | إننا جديدو عهد بالكون، وأمامنا الكثير لنتعلمه، لكننا نستحق الإنقاذ. |
| Bu ve güçlerini onu bizim için değerli bir şey yapıyor kurtarmaya değer. | Open Subtitles | وشخص، بمثل هذه القدرات قد يكون سلعةً ثمينة لنا سلعةً تستحق الإنقاذ |
| Anlamadığı tek şey, - ...kurtarılmayı istemen gerekir. | Open Subtitles | الشئالوحيدالذيلايمتلكههو, أنك يجب أن تحتاج إلى الإنقاذ |
| Neticede, bu kurtarma operasyonu süresince 12.500'den fazla gönüllü dünyanın her tarafından Capetown'a bu kuşları kurtarmak için geldi. | TED | وبانتهاء دورة الإنقاذ وصل العدد الإجمالي إلى 12500 متطوع أتوا من جميع أنحاء العالم لإنقاذ هذه الطيور |
| Her gün daha da fazla artan gizemli yardım sever raporlarını engelliyorum. | Open Subtitles | عليّ أن أتدخل كل يوم أكثر وأكثر في تقارير الإنقاذ الغامضة هذه. |
| Eğer bağlanırsan ya da odaklanamazsan, imdat, pırıltı içinde bir Kurtuluş haline gelir. | Open Subtitles | إذا تعرضتِ للتعلّق أو فقدتِ تركيزكِ فإن الإنقاذ يصبح إنعاشًا في غمضة عين. |
| Her Nuh'un gemisi resmindeki kurtuluşa layık görülen her bir hayvan, şimdi ölüm tehlikesi altında ve onların tufanları ise biziz. | TED | وكل حيوان من تلك الحيوانات في كل لوحة من سفينة نوح، يعتقد أنه يستحق الإنقاذ هو في خطر مُحدق الآن، وطوفانهم هو نحن. |
| Bazı kadınlar için kurtarılmak harikayken, Miranda için hakaretti. | Open Subtitles | بينما بالنسبة لبعض النساء كان فكرة الإنقاذ طوف الحياة، |
| Böylece adresi alır ve hâlâ mesajlaşırken danışman aktif kurtarmayı başlatır. | TED | تحصلت على العنوان وانشغل المستشار ببعث عملية الإنقاذ بينما كانوا يرسلون الرسائل النصية. |
| Onları cankurtaran bağlantılarıyla indirmemiz 3 saat alır. | Open Subtitles | سيستغرق الأمر أكثر من 3 ساعات لو أخليناهم بواسطة حبال الإنقاذ |
| Ağaçlar devrildi, çitler yıkıldı ama sen kurtarılması gereken yegane şeyi kurtardın. | Open Subtitles | اقتُلعت الأشجار ، والسياج ولكنك انقذتِ الشيء الوحيد الذي كان يحتاج الإنقاذ |
| - Kurtardığınız için teşekkürler. | Open Subtitles | -شكرًا على الإنقاذ . -أهذا كل ما لديك من قول؟ |