Dua ette küçük arkadaşın filmimi bitirsin, yoksa bunu serbest bırakçam. | Open Subtitles | أنت الأمل أفضل قليلا صديقها انتهاء فيلمي، وإلا أنا ستعمل على الافراج هذه بدلا من ذلك. |
Yeniden yargılayacaklar, ve sonra onu serbest bırakacaklar. | Open Subtitles | سوف يكون هناك محاكمة جديدة، وأنها سوف الافراج عنه. |
Yani, sadece varsayıyoruz... gardiyanın anahtarları ile kendini serbest bıraktı. | Open Subtitles | ان الافراج عن نفسه مع مفاتيح الحارس. نعم , بعد أن أطلقوا النار عليه. |
Yoksa Şartlı tahliye ihlali mi olur? Ben de öyle düşünmüştüm. | Open Subtitles | أم أن هذا ينتهك شروط الافراج الخاص بك ؟ اعتقدت هذا |
Müvekkilimin temyizi devam ederken, kendisini elektronik izleme cihazı takması suretiyle serbest bırakmayı değerlendirmenizi rica ediyorum. | Open Subtitles | وأود أيضا منك النظر في الافراج عن موكلي تحت المراقبة الإلكترونية في حين الاستئناف جاري |
Kanıtlar yok edildi ve Cassetti serbest kaldı. | Open Subtitles | وتم تزوير الدلائل وتم الافراج عن كاسيتى واصبح حرا |
İşte bu nedenle, eğer sizler bu amacı desteklerseniz, cömert bir ücret ile ödüllendirilip, İskoçya'ya dönmeniz için derhal serbest bırakılacaksınız. | Open Subtitles | لهذا السبب إذا قمتم بدعم القضية سيتم مكافأتكم بمعاش تقاعدي كريم وسوف يتم الافراج عنكم في الحال للعودة إلى اسكتلندا |
İran'daki rehine krizi, rehinelerin 20 Ocak 1980'de serbest bırakılmasıyla sona erdi. 444 günlük esaret yaşadılar. | Open Subtitles | انتهت أزمة الرهائن في إيران في 20 يناير 1981 حيث تم الافراج عنهم جميعاً قضو 444 يوماً في الأسر |
Rehine krizi, 20 Ocak 1981'de hepsi serbest bırakılınca sona erdi. | Open Subtitles | انتهت أزمة الرهائن في إيران في 20 يناير 1981 حيث تم الافراج عنهم جميعاً |
Danell serbest bırakılmasaydı, bunu düşüneceğini bile sanmıyorum. | Open Subtitles | إنه إذا أصدر قرار الافراج عن دانيل لا اعتقد حتى إنه سينظر فيه. |
Planım sessizce tüymekti bir yığın kızgın kuşu serbest bırakmak değildi. | Open Subtitles | كانت خطتي أن تسير بهدوء وعدم الافراج عن مجموعة من الطيور الغاضبة |
Ancak savcılık kiralık katil tutma iddiaları sebebiyle Ross'un serbest bırakılmasının tehlikeli olduğunu savundu. | Open Subtitles | كان روس خطيرا جدا لاطلاق سراحه وهكذا تم رفض الافراج عنه بكفالة أعتقد أنه كان قرارا خاطئا |
Tek yapman gereken, serbest kalma evraklarını imzalamak. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو توقيع بضع أوراق الافراج. |
Tycho T.K. Fred Johnson bizzat izin verene kadar kenetleri serbest bırakmayı reddediyor. | Open Subtitles | تايكو ت. يرفض الافراج عن المشابك حتى يعطي فريد جونسون تفويضه الشخصي |
Eğer serbest bırakılırsak... | Open Subtitles | ...ما كنت ، آه ، أعتقد أن بمجرد الافراج عني من هذا السجن |
Bu oyun esnasında tüm bu para serbest bırakılacak... ve benim seçtiğim bankalara aktarılacak. | Open Subtitles | اثناء هذه المباراة سيتم الافراج عن هذا المبلغ و ستحول الى البنك الذى اختاره - هذا مستحيل |
Fritsche, buraya gelir gelmez onu serbest bırakmak istedi. | Open Subtitles | فريتش أراد الافراج عنه منذ وصوله |
Evet, Şartlı tahliye kurallarını çiğnedik ve tomarla karşılıksız çek yazdık. | Open Subtitles | لا أُنكِر أننا قد خرقنا شروط الافراج وتجاوزنا الحدود المسموحة بميلٍ ونِصف. |
Polisler ve Şartlı tahliye kurulları daha çok suçlanacak. | Open Subtitles | الشُرطة ولِجان الافراج المشروط ستتلقى المزيد من اللَوم. |
Kafayı öndekinin kıçıyla birleştirmek için sıkıştırıp ayarlanabilen ve salınma zamanı geldiğinde gevşetilebilen bir deri kayış sistemimiz var. | Open Subtitles | ثم يعلق رأسه في الردفين الشخص لدينا نظام الأحزمة والتي يمكن تعديلها, سحبت في ضيق ثم التراجع عندما الافراج. |