Bu yüzden Dünya üzerindeki insan olmayan türler üzerinde pratik yapmak istersiniz. | Open Subtitles | و لذلك تريد التّمرين على الأنواع غير البشرية على الأرض. |
Çevrelerini kontrol altına alarak yaşayabilmeleri dünya üzerindeki insan yaşamında daha önce görülmemiş. birşey yapmalarını sağladı. | Open Subtitles | جنبا مع جنب مع تحكمهم الجديد في بيئتهم- مكنهم هذا من القيام بشيء لم يحدث أبداً من قبل- في تاريخ الحياة البشرية على وجه الأرض- |
Sonuç olarak, optimizm için 11'inci neden, uzay asansörüne ek olarak, şu ki, teknoloji, eğlence ve tasarımla bilikte dünya üzerindeki insan mutluluğunun ağırlığını değiştirebileceğimize inanıyorum. | TED | إذن المحصلة من كل هذا , الـ11 سببا للتفاؤل, بالإضافة إلى (مصعد الفضاء) هو أنه بـ التقنية و التصميم و الترفيه أعتقد, أننا يمكننا في الواقع زيادة قدر حمولة السعادة البشرية على هذا الكوكب. |
İnsanlığın farklı gelecekler hayal etme cüretinde bulunduğu ve birçoğunun da radikal bir şekilde, eşitlikçi çizgide organize olduğu bir dönem. | TED | وقت تجرأت البشرية على الحلم بأشكال متعددة للمستقبل، بُني العديد منها على مبادئ المساواة جوهريًا. |
Biri insanlığın uzun dönemli iyiliği için çalışma isteği. | TED | الأول هو الرغبة في العمل لتحقيق مصلحة البشرية على المدى الطويل. |
İnsanlığın sonu geliyor, sen sadece köpeğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | فناء البشرية على المحك، وكل ما تهتم به هو كلبك |
Peki ya insanlığın, zalimlerin elinde yok olmasına göz yumarsak geriye koruyacağımız ne kalır? | Open Subtitles | إلاّ أننا إذا سمحنا بفناء البشرية على يدي شخص شرير فأي كون سيبقى لنحرسه ؟ |
İnsanlığın geleceğini oğlumun hayatı ile mi takas ediyorum. | Open Subtitles | أنا اتخلي عن مستقبل الحياة البشرية على الأرض مقابل روح ابني؟ |
İnsanlığın iki bin yıl sonra nasıl olacağını kim söyleyebilir ki? | Open Subtitles | كيف يمكن لشخص أن يرى كيف ستكون البشرية على مر 2000 عام؟ |
Çoğu dünya üzerindeki insanlığın sonu konusunda emin. | Open Subtitles | العديد منهم يتفقون على أن نهاية الحياة البشرية على هذه الأرض مؤكدة. - المترجم – قال تعالى: كل كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ، وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ. |