| İnsanların üstüne işemek, normal mi? | Open Subtitles | هل يبدو لك ان التبوّل على الناس عمل طبيعي؟ |
| Uzun süre çişini tuttuktan sonra işemek.. Allah'ın belası bir orgazm'a eş değer bir şey. | Open Subtitles | أتذكّر بشكل مبهم عندما كان التبوّل بعد فترة إمساك طويلة مساوياً لنشوة الجماع |
| Ayrılmadan önce bütün köşelere işemeyi unutma. | Open Subtitles | لا تنس التبوّل على كلّ الزوايا أمامك إجازة. |
| Dedi de hatırladım, idrar duyumu hâlâ kazanmış değilim. | Open Subtitles | و هذا يذكّرني أنّي لم أسترجع إحساسي بضرورة التبوّل بعد. |
| Sonra bir bakarsın, işemeye bile hakkın yok. | Open Subtitles | بعد ذلك تكتشف أنك لا يمكنك التبوّل بشكل طبيعي. |
| Numaraları karıştırması ve tuvalete gitmeyi unutması insan olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الأرقام المختلطة ونسيانها التبوّل يشيرانِ إلى أنّها بشريّة |
| Öyleyse önümüzdeki haftaki Sidik yarışı anlamsız o zaman. | Open Subtitles | إذًا مسابقة التبوّل الأسبوع القادم لا فائدة منها. |
| Üzgünüm. Acilen işemem gerek. - Sorun olmaz değil mi? | Open Subtitles | آسفة، يجب عليّ التبوّل حقاً، هل تُمانعين؟ |
| Hemşireleri işememe yardım etmek için bile ikna edemiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الحصول على ممرضة لتساعدني في التبوّل |
| Korkumdan doğru dürüst işeyemiyorum burada. | Open Subtitles | بالكاد يمكنني التبوّل بإستقامة مع هذا الخوف |
| İnsanlar evlerinin içerisine işiyorlarmış şehirde. | Open Subtitles | الناس بإمكانهم التبوّل داخل منازلهم هناك |
| Tpeye çıktım, tam işemek üzereyken... | Open Subtitles | وتوجهت مباشرة إلى حافة الهاوية وأنا على وشك التبوّل |
| Kamu içinde işemek son derece yanlış. | Open Subtitles | التبوّل العامّ خاطئ باستثناء مسيرة المليون رجل "كرنفال |
| Tek yapacağı işemek. | Open Subtitles | كل ما كان عليه فعله هو التبوّل |
| Yalnızca cipsler ve sandviçler ya da kapı açık işemek ya da "depo" kelimesinin yazılışı konusunda değil,..." | Open Subtitles | لم نختلف فحسب بشأن رقاقات البطاطا والشطائر أو التبوّل بينما الباب مفتوح "أو كيف نتهجّأ "مستودع |
| Bu hafta sonu sekiz tuvaletin sekizinede işemeyi hedefliyorum. | Open Subtitles | هدفي خلال عطلة نهاية الأسبوع هذه هو التبوّل في المراحيض الثمان |
| Ne uygunmuş, değilmiş boş verelim şimdi "küçük çocukların üzerine işemeyi seven" beyefendi. | Open Subtitles | لنتحدّث حيال الأشياء الغير مقبولة، يروقني التبوّل أمام الأطفال. |
| Altıma işemeyi bırakacak mıyım? | Open Subtitles | هل سأكفّ يوماً عن التبوّل في ثيابي؟ |
| İdrar yaparken ağrım yok. | Open Subtitles | ولا ألم أثناء التبوّل |
| İşemeye gelmedim. Seninle konuşmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لا أريد التبوّل في الحقيقة إني أريد التحدث معك |
| Korkma, tuvalete gideceğim. | Open Subtitles | لا بأس، عليّ التبوّل |
| Sidik yarışı izlemek isteseydim Mose'u tavuk kümesine kitlerdim. | Open Subtitles | إن كنت أريد رؤية مسابقة التبوّل لحبست (موسى) في قفص الدجاج |
| Her ay en az iki kişinin önünde çişini yapmak, altı ayda bir de büyüğünü. | Open Subtitles | مرتان في الشهر أو أكثر، التبوّل أمام الناس، كلّ 6 شهور، تجوّط أمام الناس. |
| Ben de kontrol çizelgesinin sadece üst kısmını okuyabilmiştim. İşe yazıyordu. Benim de işemem lazımdı. | Open Subtitles | كلُّ ما تمكّنتُ من قراءته في جدول قياس النّظر هو حرف الـ"بي=تبوّل" ولقد كنتُ أودُّ التبوّل. |
| Karakolda bir gece geçirmek, beni bir bardağa işememe ikna etmeye yetti. | Open Subtitles | ليلة واحدة بالسجن كانت كفيلة بإجباري على التبوّل في الكوب |
| Çocuklar. Etrafımda durun. Lenny izlerken işeyemiyorum. | Open Subtitles | يا رفاق، تعالوا قفوا حولي، لا أستطيع التبوّل أمام (ليني) |
| İnsanlar evlerinin içerisine mi işiyorlarmış? | Open Subtitles | الناس بإمكانهم التبوّل داخل منازلهم هناك؟ |