| Ama Sherlock'un eğer gerçekten iyileşmek istiyorsa, başka çıkması gereken bazı şeyler var. | Open Subtitles | لكن هناك اشياء يجب على شيرلوك التعامل معها ان كان حقا يريد التحسن |
| Eğer gerçekten iyileşmek istiyorsan daha radikal bir şey yapmak zorundayız. | Open Subtitles | انظري لو أنت تريدين التحسن حقاا علينا ان فعل شيئ قاسي |
| Kanalizasyon ve drenaj sistemlerinde ilerleme ise daha iyi sağlık sonuçları vermektedir. | Open Subtitles | التحسن في نظام التصريف الصحي ادى إلى مستوى صحي أفضل |
| Kanalizasyon ve drenaj sistemlerinde ilerleme ise daha iyi sağlık sonuçları vermektedir. | Open Subtitles | التحسن في نظام التصريف الصحي ادى إلى مستوى صحي أفضل |
| Çocuklar 11 yaşına geldiğinde onların %50'si eğitimde çok geri kalıyor ve iyileşme umutları yok. | TED | عند بلوغ الأطفال سن 11، يكون 50 بالمئة منهم قد تراجعوا للوراء في تعليمهم بشكل يفقدهم الأمل في التحسن. |
| Çabucak iyileş. | Open Subtitles | حسناً إذاً أتمنى لكَ التحسن |
| İyi haber şu ki, saldırıdan sonra kurban nörolojik açıdan iyileşmeye devam ediyor. | Open Subtitles | الخبر السعيد أنها مستمرة في التحسن عصبيا من الهجوم |
| Bütün bu ev halkı ve her şey, sadece senin için pervane olmuş durumda. Seni rahat ettirmek ve iyileşmene yardımcı olmak için. | Open Subtitles | هذا المنزل يعمل بكامل طاقته فقط لأجلك ، لمساعدتك على التحسن |
| Annem hemşire zaten ve hasta insanların iyileşmesine yardımcı oluyor. | Open Subtitles | بالمصادفه، أمي بالفعل ممرضة وهي تساعد المرضى على التحسن |
| İyileşmek istiyorsanız sakin olmalısınız. | Open Subtitles | من الأفضل أن تهدئي إذا كنتِ تريدين التحسن |
| Henry, iyileşmek isteme gerekçesinin sen olduğunu hep söylerdi, çünkü seni zapt etmek istemiyordu. | Open Subtitles | هنري كان يقول دائما أنك السبب في أنه أراد التحسن لأنه لم يكن يريد أن يفقدك |
| - İyileşmek istiyorsan hislerini karşı tarafa söylemelisin. | Open Subtitles | انتي محقة اذا كنتي تريدين التحسن تحتاجين أن تبدئي بالاتصال مع مشاعرك |
| Bazen iyileşmek için acı ilaca katlanman gerektiğini bilirsin. | Open Subtitles | تعلم أنك أحيانا يجب أن تبتلع بعض الأدوية المرَّة في سبيل التحسن. |
| Bence artık onları okumak ve ne kadar ilerleme kaydetmişsiniz görmek için harika bir zaman. | Open Subtitles | أعتقد أن الوقت قد حان لقرائتها ولمعرفة مدى التحسن الذي أنجزناه |
| - Umarım kocanızın durumu ilerleme kaydediyordur. | Open Subtitles | وأنا علي ثقة أن حالة زوجكِ آخذت في التحسن |
| Püf 2: İlerleme kabiliyetinize inanın. | TED | النصيحة الثانية: ثق بقدرتك على التحسن. |
| Hayır, kullandığımız beta-cantin anında iyileşme sağlar, Binbaşı. | Open Subtitles | لا البتا كانتين تؤمن التحسن السريع, رائد |
| Beyin dokusundaki şişlik birkaç gün içinde inerse iyileşme ihtimali olabilir. | Open Subtitles | عندما ينخفض التورم في المخ خلال الأيام المقبلة عندها التحسن سيكون مرجحاً |
| İyileşme gibi görünen, ama daha ciddi bir şeylerin işareti olan bir durum olabilir. | Open Subtitles | .. هناك حالات مشابهة للشفاء الزائف يبدو و كأن الجسد فى طريقه إلى التحسن و لكن فى الحقيقة يظهر أنها مشكلة أكبر |
| Çabucak iyileş. | Open Subtitles | أتمنى لكَ التحسن |
| Okul ortamının iyileşmeye devam ettiğini ve sadece çocuklar için değil, aynı zamanda yetişkinler için de mutlu ve güvenli bir ortam haline geldiğini hem gördük ve hem hissettik, | TED | لقد شاهدنا وشعرنا أن مناخنا المدرسي يستمر في التحسن بجعله مكانا سعيدا وآمنا ليس فقط للأطفال بل أيضا للبالغين على الرغم من أي تأثير خارجي. |
| Biraz daha iç, iyileşmene yardımcı olur. | Open Subtitles | أشرب المزيد, فهذا سيساعدك على التحسن. |
| Dr. Marsh'a kocanın iyileşmesine yardım ettiği için mi kızdın? | Open Subtitles | أنت غاضبة من الطبيبة " مارش " إثر مساعدتها زوجك على التحسن ؟ |
| Eğer her çocuğa, her öğretmene, her okula, her müdüre, her ebeveyne hangi gelişmelerin mümkün olduğunu, eğitimdeki gelişmelerde sınır olmadığını görmeleri için yardım edebilirsek daha iyi politikalar ve daha iyi hayatlar için temelleri attık demektir. | TED | إن استطعنا جعل كل طفلوكل مدرس وكل مدرسة وكل مدير وكل ولي أمر يدرك بأن التحسن ممكن، بأن لا حدود لإمكانيات التحسن بالتعليم، لقد أسسنا القواعد من أجل سياسات أفضل وحياة أفضل. |