| Tüm bunlar olurken, kas lifleriniz başka bir hücresel değişim yaşar. | TED | بينما يحدث كلّ هذا، تخضع أليافك العضليّة لنوع آخر من التغيّر الخلوي. |
| Teknolojik değişim oranının hızlandığını biliyoruz, bu da beynimize reaksiyon göstermesi için baskı yapıyor. | TED | نحن نعلم أن معدل التغيّر التقني يتسارع، مما يجبر أدمغتنا على التجاوب. |
| Beklenen an geldi. Birinin hayatı değişmek üzere. | Open Subtitles | آن أون لحظة الصدقّ، حياة أحدهم على وشك التغيّر. |
| Ama bu eğilimi anladığına göre belki değişebilirsin. | Open Subtitles | الآن، بما أنكِ تلاحظين ذلك بإمكانك التغيّر |
| değişmeye çalışmanın ne kadar zorlu bir iş olabileceğini biliyorum. | Open Subtitles | أعرف صعوبة الأمر التغيّر الحقيقيّ في أغلب الأحيان يكون صراعاً |
| Ve ben sadece insanların değişebileceğine inanmak istiyorum. | Open Subtitles | وإني أردتُ بأن اصدق .أن الناس بوسعهم التغيّر فعلاً |
| Bir de bize herkesin değişebileceğini kanıtlayan babam sayesinde tabii. | Open Subtitles | وبسبب والدي الذي علمنا أن أي أحد بوسعه التغيّر |
| Romanya kırsallarında, değişim hızı nispeten daha yavaştır. | Open Subtitles | في رومانيا الريفيّة، سرعة التغيّر كانت بطيئة نسبيّاً. |
| Okyanuslardaki değişim dünyadaki tüm yaşam-destek sisteminin dengesini tehdit ediyor. | Open Subtitles | .من مجرد هلاك الشعاب المرجانية التغيّر في التركيبة الكيميائية للمحيط تُهدد التوازن الكلي لأنظمة دعم الحياة على الأرض |
| Birincisi kişiliğindeki aşırı değişim. | Open Subtitles | التغيّر الحاد في شخصيتها على سبيل المثال |
| Çünkü zamanın akış yönünü merkeze alan o kadar basit bir sürekli değişim değil. | Open Subtitles | وذلك لصرامة فكرة التغيّر الدائم والكائنة في القلب من سهم الزمن |
| değişmek istemene yol açar, sonra değişeyeceğini düşününce yine ağzına sıçar. | Open Subtitles | يجعلك تشعرين أنك تريدين التغيّر لكنه يقضي عليك حين لا تستطيعين التغيّر |
| 13 yaşıma kadar, New York tan dışarı cıkmamıştım, ama hepsi değişmek üzereydi. | Open Subtitles | مع بلوغي سن 13 سنة لم أكن قد خرجتُ من نيويورك و لكن الأمور على وشك التغيّر |
| Tarih değişmek üzere. Kocasına destek olan bir kadına saygı duyarım ama. | Open Subtitles | التاريخ على وشك التغيّر لكن أقدّر امرأة تدعم زوجها |
| Her zaman değişebilirsin. | Open Subtitles | بإمكانكِ التغيّر دوماً. |
| Sen de değişebilirsin. | Open Subtitles | إنّ بإمكانك التغيّر أيضاً. |
| Sırf seni etkilemek için yapıyordum bunu, ama erkekler için değişmeye paydos. Ve onları değiştirmeye de paydos. | Open Subtitles | كنتُ أفعل هذا لإثارة إعجابك، لكنّي اكتفيتُ من التغيّر لأجل الشبّان، و تغييرهم أيضاً. |
| Dünyayı değiştiriyorduk. Sonunda da kendimiz değişmeye başlamıştık. | Open Subtitles | كنّانغيّرالعالم،ونتيجةلذلك ... نحن بحد ذاتنا بدأنا في التغيّر. |
| Çok fazla film izliyorsunuz ve anlaşmanın her zaman değişebileceğine inanıyorsunuz, ama değişmeyecek. Artık ortağız, söylenebilecek tek söz bu. | Open Subtitles | وتعتقدون أنه بإمكان الصفقة التغيّر دوماً لكن لا يمكنها ذلك، فنحن شريكين الآن |
| Belki de değişebileceğini düşündün. | Open Subtitles | لربّما تؤمن أنّ بوسعك التغيّر |
| Fakat belki de iklim değişikliğini, havayı tecrübe ettiğimiz o içgüdüsel seviyede düşünme zamanı gelmiştir. | TED | لكن ربما هذا هو الوقت لكي نبدأ بالتفكير في التغيّر المناخي علي نفس المستوى المتوغل الذي اختبرنا فيه الهواء. |
| Yasalarımızın, teknolojik Değişimi yakalama becerileri konusunda endişeliyim. | TED | أخشى أن لا تتمكن قوانيننا من مواكبة التغيّر التكنولوجي. |
| Bunu yapmayın. Lütfen. Değişebiliriz. | Open Subtitles | لا تفعلوا هذا، رجاءً، بوسعنا التغيّر |