| Çoğu zaman nefes alması çok zor, özellikle de ağır film ekipmanlarını taşırken. | TED | في بعض الأحيان يكون التنفس صعب، خاصة عند حمل جميع معدات التصوير الثقيلة. |
| Sigaranın oksijen yoksunluğu ve nefes darlığına yol açmasının sebeplerinden biri budur. | TED | وهذا أحد الأسباب التي تجعل التدخين يؤدي إلى نقص الأكسجين وضيق التنفس. |
| Halihazırda yaklaşık 1,5 saati yarı ön nefes yaparak geçirdim. | TED | أمضيت حوالي ساعة ونصف في تدريب التنفس قبل البدأ بالمهمة. |
| Kendi başına nefes alıp veremiyordu, suni solunum cihazına bağlandı. | TED | وكانت عاجزة عن التنفس فتم وصلها الى جهاز تنفس اصطناعي |
| Evet ama bunu susturmayı başaramazsak aşağıda nefes bile alamayız. | Open Subtitles | ولكننا لن نستطع التنفس بالإسفل إذا لم نعطل جرس الأنذار |
| Ağzınızdan nefes almanız gerektiğini hatırlayın ve burun tüpünden dışarı verin. | Open Subtitles | تذكر للتنفس عبر فمك واخراج التنفس من انفك عبر هذا الانبوب |
| Sanki kimse nefes almıyordu. Sanki bir fotoğrafa bakıyormuşsunuz gibi. | Open Subtitles | كأن الناس توقفوا عن التنفس كأنهم كانوا ينظرون إلى صورة |
| Hayatını kurtardığımızdan dolayı, bize bir iyilik yap... ve bir daha ki sefere nefes almayı bir başka şehirde kes? | Open Subtitles | حسنا , منذ ان انقذنا حياتك اتستطيع ان تفعل بنا معروفا وتتوقف عن التنفس فى مدينة اخرى المرة القادمة ؟ |
| Göğüs ağrısına, nefes alma güçlüğüne, kırılmış ellere ne oldu? | Open Subtitles | ماذا حدث لالام الصدر صعوبة التنفس , الايدى المكسورة ؟ |
| Alnında bir TV ekranı olsaydı ve kulaklarından nefes alabilseydin mükemmel olacaktın. | Open Subtitles | إن كان لديك تلفاز على جبهتك وتستطيع التنفس من أذناك لكنت مثالي |
| Bence nefes almakta zorlanıyor. Gırtlağına bir şeyler takılmış olabilir. | Open Subtitles | أعتقد أنها عندها مشكلة في التنفس يوجد شئ في حلقها |
| Telefon edememesinin nedeni, nefes alamamasının nedeni ciğerlerinin serratia ile doluyor olmasının nedeni. | Open Subtitles | لأنه لم يمكنه إجراء مكالمات لأنه لم يمكنه التنفس لأن رئتاه ممتلئتان بالسيراشيا |
| Dışarısı tamamen egzoz dumanı kaplı, hiçbir şey nefes alamaz. | Open Subtitles | كله دخان سيارات بالخارج لا شيئ يمكنه التنفس في ذلك |
| Boğazından çıkardığımız kitle o kadar büyüktü ki nefes alamıyordun. | Open Subtitles | الورم الذي استئصلناه من حلقكِ كان كبيراً فلم تستطيعي التنفس |
| Az konuşmanı diyorum. Senden tek duyduğum nefes almak ilgili 4 kelime. | Open Subtitles | حوارك السخيف كل ما أحصل عليه هو 4 كلمات عن التنفس ؟ |
| Ağzı avının etrafında gergin bir şekildeyken yılan normal bir şekilde nefes alamaz. | Open Subtitles | ومع تمدد وإتساع الفم بإحكام حول الفريسه لا يستطيع الثـعبان التنفس بطريقه طبيعيه |
| Bir de nefes darlığım var ve çok salyam akıyor. | Open Subtitles | حسناً, كما أنّ لديّ انقطاع في التنفس ولعابي يسيل كثيراً |
| nefes alma güçlüğü çekiyorum ve T hücre seviyesi düşük. | Open Subtitles | أُعاني من صعوبة في التنفس و مستوي خَلاَيا تَّائِيَّة منخفض |
| Oksijensiz kaldı. nefes alamadı. nefesi kesildi. | Open Subtitles | إنتهى الهواء ولم تستطيع التنفس فحبست أنفاسها |
| Bu, zorlukla nefes almaya çalışmana sebep olur, ancak yapamazsın çünkü REM Atonia nefesini kontrol edebilmeni engeller. | TED | مما يجعلك تلهث طلبا للهواء لكنك لا تستطع لأن ارتخاء العضلات أفقدك السيطرة على التنفس. |
| Ve onlar gibi, solungaç etrafındaki küçük kemikler soluk almaya yardımcı olmuştur. | Open Subtitles | ومثلهم ، أيضا ،لديها عظام صغيرة وراء خياشيمها التي تساعدها على التنفس |
| Birisini nefesim kesilene kadar dövmek ve yaşadığım cehennemden kurtulmak istedim, sebebi bu. | Open Subtitles | أردت أي شخص كما أحتاج إلى التنفس حتى أضربهم بشدة, هذا هو السبب |
| Sonra kalıcı olarak kör olacak, sonra Solunumu duracak. | Open Subtitles | و ستصاب بالعمى بشكل دائم و سينهار مركز التنفس |
| Sonra bir baktım bir şerpa bana suni teneffüs yapıyor. | Open Subtitles | بعد ذلك أتذكر أن أحد القرويين قام بعملية التنفس الإسطناعي معي |
| Ben oraya gidinceye kadar, entübe edilmek ve solunum cihazına bağlanmak üzereydi. | TED | عند وصولي هناك، كانت على وشك أن توضع على جهاز التنفس الصناعي. |