| greyfurt suyu bütün istenmeyen şeyleri parçalıyor-- | Open Subtitles | لان عصير الجريب فروت ينزل كل الاشياء غير المرغوب فيها |
| Yarı guava, iki damla portakallı elma çok azıcık greyfurt ve bir dilim limon olsun. | Open Subtitles | نصف جوافا ونصف تفاح مع رشة برتقال ومع القليل من عصير الجريب.فروت وشريحة ليمون, بسرعة |
| greyfurt suyu kalmamış. Karışık meyve suyu vardı. | Open Subtitles | لقد نفد عصير الجريب فروت لكن هذا عصير متعدد الفيتامينات |
| Donna kadına dedi ki: Kim olduğun umurumda değil greyfurtumu alamazsın. | Open Subtitles | دونا تقول لتلك الإمرأة ، أنا لا أَهتمُّ مَنْ أنت لن تأخذي مني الجريب فروت |
| Sadece bir kez öpüştük hepsi bu. Bir de çok kızdığında veya utandığında altına işediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد حاول مرة "مع ثمرة" الجريب فروت ولا شيء غير ذلك |
| Kahrolası greyfurtlu mumlarını da al ve evimden defol. | Open Subtitles | خذِ شمعات الجريب فروت اللعينة وغادري منزلي |
| Vezikouterin cebi çektikten sonra bu parlak, greyfurt boyutlarındaki kütle ortaya çıkıyor bu da rahim. | Open Subtitles | أنا أسحب حظيرة مثاني رحمي لكشف هذه الكتلة في حجم ثمرة الجريب فروت وهو الرحم |
| Biliyor musun, bu şey için gerçekten gideceğim bu yüzden biraz greyfurt da koysan iyi olur. | Open Subtitles | أتدري، أنا سأبذل مجهود حقيقي ،في العثور على اسم جديد .يُفَضّل ان تجهز بعض الجريب فروت ايضاً |
| Eminim boynunun yanına greyfurt tutup da karşılaştırmadan önce de bunun farkındaydı. | Open Subtitles | و أنا واثقة من أنه عَلِمَ هذا قبل أن تحمل حبة الجريب فروت بالقرب منها. |
| Bir tanesi bir greyfurt kadar büyüktü. | Open Subtitles | واحدًا منهم كان كبيرًا كحجم حبه الجريب فروت |
| greyfurt suyu ve statin adı verilen kolesterol düşürücü ilaçlar sınıfındaki bazı ilaçlar arasındaki etkileşim, ilaç metabolizması ile ilgilidir. | TED | التفاعل بين عصير الجريب فروت وبعض الأدوية في فئة أدوية خفض الكوليسترول التي تسمى الستاتين، له علاقة بعملية التمثيل الغذائي المرتبط بالدواء. |
| greyfurt, statinlerle aynı enzime bağlanır ve bu statinleri parçalamak için daha az enzimin kalması anlamına gelir. | TED | يرتبط الجريب فروت بنفس الإنزيم الذي يرتبط بالستاتين، مما يؤدي إلى تقليل الانزيم الخاص بتحليل العقاقير المخفضة للكوليسترول. |
| Yalnız üstüne üç bardak greyfurt suyu içmen şartıyla. | Open Subtitles | فقط طالما كان لديك ثلاثة اكواب من عصير الجريب فروت ومن ثم... |
| greyfurt gibi yarıldı. | Open Subtitles | كانت مفتوحة مثل ثمرة الجريب فروت |
| Unutmayın, işte bir greyfurt. Şuna bakın. | Open Subtitles | تذكروا، ها هو الجريب فروت انظروا |
| greyfurt gibi bir şeyin ışınlanma menzilinin yaklaşık 160 km ile sınırlı olduğunu düşünüyor gibiydi. | Open Subtitles | كانيبدوأنهيعتقدأنمدىانتقال شيءمثل ... مثل إحدى ثمار الجريب فروت لا يزيد عن حوالي 100 ميل |
| Çay kaşığı, yumurta kaşığı, kavun kaşığı greyfurt kaşığı, reçel kaşığı... | Open Subtitles | ملعقة الشاي ، ملعقة البيض ، ملعقة البطيخ ملعقة الجريب فروت ، ملعقة المربى... |
| Biraz kavun veya greyfurt. | Open Subtitles | بعضاً من الكنتالوب أو الجريب فروت |
| Birisi benim yarım greyfurtumu mu yedi? | Open Subtitles | هل أكل أحد نصف الجريب فروت خاصتى؟ (جريب فروت: نوع من الليمون) |
| Ona kendi greyfurtumu verdim. | Open Subtitles | أعطيتُها مني الجريب فروت |
| Sadece bir kez öpüştük hepsi bu. Bir de çok kızdığında veya utandığında altına işediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد حاول مرة "مع ثمرة" الجريب فروت ولا شيء غير ذلك |
| Çabuk dön, haşlama uskumrulu ve greyfurtlu bir korsan kahvaltısı hazırlayacağım. | Open Subtitles | عد سريعاً وسأعدّ لك إفطار قراصنة مِن الجريب فروت وسمك الإسقمريّ المسلوق |