| - not için yakınmak kötüdür... - Daha yüksek dedim. | Open Subtitles | التوسل من أجل الدرجات صفة سيئة لقد قلتُ ارفعي صوتك |
| Bizim ailede kimse başarısız olmadı. En yüksek notları istiyorum. | Open Subtitles | لم يكن في عائلتنا فاشلاً جميعنا نحصل على أعلى الدرجات |
| Merdivenler bunu yapmaz. Bir isminiz var mı ? | Open Subtitles | الدرجات تستطيع أن تعمل ذالك هل لديك اسم؟ |
| Ve kadın merdivenleri tırmanıyor... ..ve orada kumların üzerinde... ..yüzlerce dadı hepsi boş çoçuk arabalarını itip duruyolar! | Open Subtitles | و صعدت الدرجات و هناك على الرمل مئات من المربيات كلهم يدفعون عربات أطفال فارغة |
| 4.kattaki kız merdivenlerden çıkarken arkasından gidiyordun. | Open Subtitles | رأيتك وانت تصعد تلك الدرجات خلف تلك البنت الصغيرة |
| Bu notlar görüşmeleri başlatmak için bir basamak sadece. | Open Subtitles | لذلك هذه الدرجات تُعتبر نُقطة جيّدة لبدء المفاوضات |
| Bu basamakları mümkün olduğunca çabuk geçmeni istiyorum | Open Subtitles | بحذر شديد لتصل إلى الركن أريدك أن تنزل هذه الدرجات بأسرع ما يمكنك |
| Notların sınıfın en iyileri arasında, henüz çalışıyor gibi görünmemene rağmen. | Open Subtitles | درجاتك من بين أعلى الدرجات فى الدفعة رغم أنك لا تذاكر باجتهاد |
| Ödevin not verdiğim son ödev olduğu için şansı çok azdı. | Open Subtitles | ورقتك كانت سيئة الحظ لكونها الأخيرة التى قمت بوضع الدرجات عليها. |
| Her öğrencinin notlarını takip ederek değil, problem çözerek, gruplar halinde çalışarak, kendi keşfetmesini ve potansiyelini en üst düzeye çıkarmasını amaçladık, not peşinde koşmasını değil. | TED | ركزنا على حل المشاكل , العمل في مجموعات كل طالب يكتشف و يزيد على إمكاناته الكامنة الخاصة به و ليس ساعيا وراء الدرجات |
| Ve bize derse katılımdan not veriliyordu. | TED | وقد كانت الدرجات توزّع حسب المشاركة في الفصل. |
| Ve şimdi köyündeki çocuklar evinde elektrik olan diğer çocuklar ile aynı notları alıyor. | TED | والآن يحصل الأطفال في مدرسة قريته على نفس الدرجات التي يحصل عليها من توفرت لهم الكهرباء في المنزل |
| Mesela bir üniversitenin öğrenci kabul yöneticisisiniz ve teoriniz sadece zengin ailelerden gelen ve notları iyi olan öğrencilerin başarılı olduğu yönünde. | TED | لنفترض أنك مدير القبول في جامعة ما ونظريتك هي أن الطلاب ذوو الدرجات العالية من العوائل الغنية هم من يبلون حسناً |
| Yüzlerce odası var. Merdivenler. Kapı tokmakları. | Open Subtitles | به مئات الغرف و الابواب و الدرجات و ملحق للمطبخ |
| - Parçalara ayrılan Merdivenler yüzünden. | Open Subtitles | إنه بسبب هذه الدرجات القديمة التي بدأت تتهادى |
| Bobby, eğer 130 kilo olursam merdivenleri çıkamam. | Open Subtitles | بوبي، إذا كنت ازن 300 باوند , لن اكون قادر على ركوب الدرجات |
| Tommy ikişer ikişer merdivenleri çıkarken bağırıyordu, "Lanet olsun bu Güneyin sonraki büyük yerli çocuğu değil mi?" | Open Subtitles | أخذ تومي يصعد الدرجات كل إثنان معا وهو يجأر حسنا .. لعنة الله لو انه لم يكن ذلك الابن العظيم القادم من الجنوب |
| Teşekkür ederim, ama o merdivenlerden 2 kere çıkmış olacaksın. | Open Subtitles | أشكرك. لكن عليك أن تصعد تلك الدرجات مرّتان. |
| Albay , görünüşe göre merdivenlerden aşağı bizi uzun bir yürüyüş bekliyor | Open Subtitles | حسناً إن المسافة طويلة لنزول تلك الدرجات |
| basamak sohbetleri, işi bırakan aşçı, gürültülü mutfak, çene çalan kızlar. - Şikayetçi değilim. | Open Subtitles | الناس يجلسون علي الدرجات ، الطباخون يرحلون فوضي في المطبخ ، الفتيات تثرثرن |
| Bu basamakları mümkün olduğunca çabuk geçmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تنزل هذة الدرجات بأسرع ما يمكنك |
| Zaten her şeye sahipsin. Notların ve statün var. | Open Subtitles | أنتي حقا لديكي كل شيء لديكي الدرجات والمنزلة |
| Şimdi anlıyorum ki dört kat merdiven çıkmak seni zayıf tutuyormuş. | Open Subtitles | الآن عرفت هذه الدرجات الأربعة للدرج هو ما يجعلك نحيف للغاية. |
| Baro sınavında en yüksek notu alamadın. | Open Subtitles | لم تحصل على أعلى الدرجات فى اختبار نقابة المحامين |
| Asansör hep meşguldü, ben de Merdivenden çıkmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | المصعد كان مشغول دائما لذا كان لا بد أن أصعد الدرجات مساء الخير |
| Bay Clark mezun olmak için yeterli puan almamız gerek değil mi? | Open Subtitles | سيد كلارك لكي نتخرج يجب ان نحصل على بعض الدرجات, اليس كذلك؟ |
| Buna karşın odun veya kâğıt gibi yakıtlar birkaç yüz derece yanarlar; bir plazma için düşünülen eşiğin çok altında. | TED | على العكس، يحترق الوقود مثل الخشب والورق عند حوالي المئات من الدرجات -أقل بكثير من عتبة ما تصبح بلازما عادةً. |
| Dünyadaki günübirlik dayanıklılık yarışlarının en uzun ve prestijlilerinden biri olan bisiklet bölümünün ortalarına yakındım. | TED | اقتربت من نقطة النصف في سباق الدرجات في أحد أكثر السباقات تميزاً وأطولها بين سباقات تحمّل اليوم الواحد حول العالم. |
| Dört yıl boşa gidiyor. Önce okula girmek için notlarını yükseltmesi gerekti. | Open Subtitles | أربع سنوات ستضيع هبائًا, عليه أولاً أن يتحصل على الدرجات ليدخل للمدرسة |