| Ve aslında içlerinden bir tanesi, oldukça büyük ve içinde bir sürü Solucan var. | TED | وحقيقة أحد هذه الصناديق كان كبيراً، وكان لدي الكثير من الدود به. |
| İçinde ne kadar Solucan olduğunu bilmiyorum ama çok negatif bir karma üstüme geldi, inanın. | TED | لا أعلم كم من الدود بالداخل، لكن أستطيع أن أقول لكم أني حسابي سيكون عسيراً. |
| Günaydın Solucan, sayın yargıç! | Open Subtitles | صباح الخير سادتي الدود الغراب سيقدم لكم عرضا رائع |
| Bu yeni ilaçları kurtçuklar üzerinde test ettiğimizde neler olduğunu gösteren bazı videolara bakalım. | TED | دعونا نرى بعض اللقطات لمفعول هذه الأدوية الجديدة على الدود. |
| solucanlar bir kere gözüne yerlestimi.... bir kac gün icinde gözünü yiyip beynine giderler. | Open Subtitles | عندها الدود يدخلون الى عيونك انها مسالة ايام قبل ان يصلو الى دماغك |
| Yani, kurtlar ve sinekler... O kadar hızlı nereden geldiler? | Open Subtitles | لا ادري اقصد الدود والذباب من اين اتى بهذه السرعة |
| Sadece 5 dakika, Solucan, sayın yargıç yalnız, o ve ben! | Open Subtitles | فقط خمس دقائق للدودة فخرك الدود وانا وحدنا |
| - Traş kreminin yanındaki yeşil şişe. - Ördek için Solucan ilacı. | Open Subtitles | الزجاجة التى بعد معجون الحلاقة دواء الدود الخاص بالبطة |
| Bu canavar Solucan hemen hemen her şeyi yer ve sürekli deniz tabanında yiyecek arar. | Open Subtitles | هذا الدود الهائل يأكل أيّ شيء تقريباً ويمسح قاع البحر باستمرار من أجل الطعام. |
| Girer çıkarız sonra da suya bir Solucan atarız. | Open Subtitles | سندخل و نخرج و بعدها سنرمي بعض الدود في الماء |
| Eğer yüzünde Solucan delikleriyle uyanırsa beni öldürür. | Open Subtitles | و سالي ستقتلني عندما نعيدها وحصلت على, انت تعلمي, .ثقوب الدود في وجهيها |
| Bastırılmış cinsel enerji taşıyor, böyle bir Solucan deliğinde çalıştığından olabilir. | Open Subtitles | من الواضح أن لديها الكثير من الطاقة الجنسية المكبوتة، من المرجح انه من العمل في مزرعه الدود هذه، |
| İnsanlarla kurtçuklar arasında olacak bir savaş kadar dengesiz bir savaş. | Open Subtitles | إن هذه ليست حرباً بقدر أنه لا يوجد حرب بين الانسان و الدود |
| Bir dahaki karşılaşmamızda, kurtçuklar etinle beslenene kadar ayrılmayacağız. | Open Subtitles | في المرة القادمة، لن نفترق حتى أرى الدود يتغذى على لحمك |
| Bir dahaki karşılaşmamızda, kurtçuklar etinle beslenene kadar ayrılmayacağız. | Open Subtitles | في المرة القادمة، لن نفترق حتى أرى الدود يتغذى على لحمك |
| solucanlar, tümörlere göre daha az zararsızlar. | Open Subtitles | حسناً, الدود هو أفضل كنتيجة من الورم الدماغي, |
| Seni bir çukura gömecekler ve solucanlar tadına bakacak. | Open Subtitles | وسيضعونك في حقرة بأسفل الأرض وحينها ستأكلك الدود |
| Daha 18 saat bile olmadan, yassı solucanlar çıktı. | Open Subtitles | ـ 18 ساعة فقط و نشأ الدود المفلطح |
| Bizim beyinlerimizi ele geçirenler fikirlerdir-- kurtlar değil. | TED | حسنا، إنها الافكار..وليس الدود.. التي تختطف أدمغتنا. |
| kurtlar bedenin içinde insanın etini kemirmektedir. | Open Subtitles | الدود الشريطي يتغذى على ما يجده في دم اﻹنسان |
| Çok yazık. Onu şimdiye kadar kurtlar kemirmiştir. | Open Subtitles | يا للأسف، لا بد أن الدود يأكله الآن |
| 14ü solucanın çalışmasını durduracağı zaman. | Open Subtitles | يوم 14 هو يوم توقف هذه الدود |
| - Domateslerde kullandığı manyak Solucanlardan bahsetti ya hani? | Open Subtitles | انت تعلم أخبرتك كيف الدود الذي استخدمته يبعد الاضرار ؟ |