| Bir zamanlar, Amerika'da, üniversiteye gitmek demek, borçla mezun olmak demek değildi. | TED | في يوم من الأيام في أمريكا، لم يكن الذهاب إلى الجامعة يشترط التخرج منها بديون. |
| Hala okulku bitirmek ve üniversiteye gitmek istiyoruz. | Open Subtitles | لا زلنا نريد إكمال المرحلة الثانوية و الذهاب إلى الجامعة |
| üniversiteye gitmek istemediğine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أنّك لا تريد الذهاب إلى الجامعة |
| Üniversiteye gitmeyi düşündüğünü bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم بأنك كنت تفكر بشأن الذهاب إلى الجامعة. |
| Bunca yaşadığından sonra Üniversiteye gitmeyi hak ediyorsun. | Open Subtitles | انتِ تستحقين بأن تكوني قادرة على الذهاب إلى الجامعة بعد كل الذي مررتي به |
| Onun üniversiteye gidip mühendis olmasını isteriz, ama bağışlarımız sadece temel şeyleri baz alıyor: Çadır ve battaniyeler, yatak ve kap kaçaklar, erzak ve bir miktar ilaç. | TED | نودّ لو نساعده على الذهاب إلى الجامعة ونساعده ليصبح مهندساً، ولكن الأولوية لتمويلكم يركز على أساسيات الحياة: الخيام والبطانيات والفرش وأدوات المطبخ والحصص الغذائية والقليل من الدواء. |
| Bir yıldır müracaat bile edemiyorum ve üniversiteye gitme konusunda şimdiden heyecanlandım. | Open Subtitles | أعتقدتُ بأنّك ستكون سعيداً. لا أستطيع حتى التقديم لمدة سنة، وانا فكّرت سابقاً بموضوع الذهاب إلى الجامعة. |
| "Asha, üniversiteye gidemezsin. Asha, çağrı merkezinde çalışamazsın." "İnsanlar ne söyler?" | Open Subtitles | 'أشا لا يمكنك الذهاب إلى الجامعة ولا يمكنك العمل في مركز البلاغات ماذا ستقول الناس عن ذلك؟ |
| üniversiteye gitmek için param yetişmeyecek. | Open Subtitles | فلن أتمكن من تحمل نفقات الذهاب إلى الجامعة |
| Yani, üniversiteye gitmek istemiyorum. | Open Subtitles | أعني, لا أريد الذهاب إلى الجامعة على الإطلاق |
| üniversiteye gitmek zorundasın çünkü ben üniversiteye gitmek istiyorum ve yalnız gitmek istemiyorum. | Open Subtitles | يجب علينا الذهاب للجامعة. لأنني لا أريد الذهاب إلى الجامعة بمفردي. |
| Bu çocuklar üniversitede top oynamak isterlerse... üniversiteye gitmek isteseler bile... Tek bir oyun bile, kayıtlarında kalır. | Open Subtitles | إن أراد هؤلاء الأولاد أن يذهبوا للعب الكرة في الجامعة، إن أرادوا حتّى الذهاب إلى الجامعة |
| Yatak, sınıfta onur belgesi almayanlar futbol antrenmanı olmayanlar ve üniversiteye gitmek istemeyenler içindir. | Open Subtitles | السرير هو للأشخاص الذي لا يأخذون صفوف المتفوقين و ليس لديهم تدريب كرة قدم، الذين لا يودون الذهاب إلى الجامعة |
| üniversiteye gitmek istiyorsam para kazanmam kazım. | Open Subtitles | حسناً، إذا أردتُ الذهاب إلى الجامعة يجبُ أن أجني المال لأدفع من أجلها، أليس كذلك؟ |
| Ya da Üniversiteye gitmeyi reddettiğimde, | Open Subtitles | أو أنني ما زلت أرفض الذهاب إلى الجامعة |
| Üniversiteye gitmeyi hep istemiþimdir. | Open Subtitles | لطالما أردت الذهاب إلى الجامعة |
| Isabel Üniversiteye gitmeyi çok ister. | Open Subtitles | (إيزابيل) تود الذهاب إلى الجامعة |
| Annem değilsin, kiminle konuşacağıma sen karar veremezsin ve üniversiteye gidip gitmememe karar vermek haddine bile değil! | Open Subtitles | أنتِ لستِ والدتي، ولست مسؤولة عن طريقة حديثي وليس لديكِ أيّ سلطة عليّ لتطلبي منّي الذهاب إلى الجامعة |
| Bebek olmayınca, üniversiteye gidip başka birini bulabilir. | Open Subtitles | من دون الطفل ، يمكنـــها الذهاب إلى الجامعة و تكون شخص ذو قيمة |
| Herkes üniversiteye gitme kararı aldı. | Open Subtitles | وبعدها قرر الجميع الذهاب إلى الجامعة |
| Sen de Choi Young Do ile takılmayı bırak. Böyle giderse üniversiteye gidemezsin. | Open Subtitles | لن تستطيع الذهاب إلى الجامعة |