| Golden Gate'e girmeyi ve San Francisco ve köprüler yapmayı mı? | Open Subtitles | الطموح نحو عبور البوابة الذهبية في سان فرانسيسكو وتكوين الجسور ؟ | 
| Bay Laurie, Size Golden Camera Ödülünü-- vermekten gurur duyuyorum. | Open Subtitles | سيد لوري انا سعيد بأن أقدم لك جائزة الكاميرا الذهبية | 
| Golden Gate ve Sydney Köprüsü'ne elbette çok aşinayız. | TED | بالطبع البوابة الذهبية وسيدني معروفة جيداً. | 
| Dorothy küçük bir kızken, Japon balığı onu büyülüyordu. | TED | عندما كانت دورثي صغيرة، كانت مسحورة بسمكتها الذهبية. | 
| Şerif, Gold City'den buraya onca yolu sadece beni görmeye geldiğini söyleme sakın? | Open Subtitles | لا تخبرني بأنّكَ جئت إلى المدينة الذهبية فقط لمقـابلتي؟ | 
| Bazıları altın değerindeki bu evrensel bilgiyi Plato'nun nitelendirdiğini düşünüyor bazıları da Pythagoras'un. | TED | ويعزوا بعض المحللين هذه المعرفة الذهبية العالمية إلى أفلاطون وآخرون يعزوها إلى فيثاغورس | 
| Ben Jet Dorado değilim. Ben muhasebeciyim. Bu benim gerçektir. | Open Subtitles | لست النفاثة الذهبية أنا محاسب فحسب، وهذه هي حقيقتي | 
| Bu adamın bir İspanyol altını oldu. | Open Subtitles | لقد حاز هذا الرجل على قطعته الذهبية الإسبانية | 
| Bu şekilde giderse Ballon d'Or almaya devam edecek. | Open Subtitles | إذا استمر بهذه الحالة، فبلا شك سيحتفظ بجائزة الكرة الذهبية للعام الثاني على التوالي | 
| Burada, yaşadığım yerden pek uzak olmayan San Francisco'daki Golden Gate Köprüsü'nün bir resmi var. | TED | وهذه صورة لجسر البوابة الذهبية بسان فرانسيسكو، ليس ببعيد عن المكان الذي اعيش فيه | 
| Her hafta Boston'dan Golden Gate'e gemiler kalkıyor. | Open Subtitles | تبحر القوارب من بوسطن اسبوعيا متجهة الى البوابات الذهبية | 
| - Bu mu? Nereden başlamamı istersin, Golden Gate Köprüsü mü? | Open Subtitles | أتريدين منى أن أبدأ بجسر البوابة الذهبية ؟ | 
| Arabaya bindi ve 8 km uzaklıktaki Golden Gate Parkı'na doğru gitti. | Open Subtitles | ركبت سيارتها وذهبت إلى حديقة البوابة الذهبية خمسة أميال | 
| Golden Gate Parkı'na gittiğini ve gölün kenarında oturduğunu söyledi, hepsi bu kadar. | Open Subtitles | قالت بأنها ذهبت إلى حديقة البوابة الذهبية وجلست بجانب البحيرة , هذا كل شىء | 
| Golden Gate Parkı'ndayım. | Open Subtitles | انا على ما يرام أنا في حديقة البوابة الذهبية | 
| Diğer bir değişle, bu küçük Japon Balığı mutluyken, tüm hayatı boyunca mutlu olduğunu düşünüyor, zira tüm hayatı 30 saniye öncesiydi. | Open Subtitles | بمعنى آخَر، عِندما تكون هذه السمكة الذهبية سعيدَة تظُنُ أنها سعيدَة طوال حياتِها بما أنَ حياتَها كُلها كانَت مُجرَّد 30 ثانية مَضَت | 
| ve ölürken, bu küçük Japon Balığı tüm hayatı boyunca öldüğünü düşünüyor. | Open Subtitles | تعتقدُ هذه السمكة الذهبية الصغيرة أنها كانَت تحتضِر طوال حياتِها | 
| Evet, bilirsin, Gold sürümü bir Lexus alabilirdim. | Open Subtitles | نعم أستطيع ان احصل على طبعة ليكزيس الذهبية. | 
| altın sırma Moğol hükümdarlarınca giyildi, atlarını süsledi ve çadırlarını kapladı. | TED | لقد استُخدمت المطرزات الذهبية كملابس للحُكام، كما غطت خيولهم وبطّنت خيامهم. | 
| Eğer atlama Jet Dorado yapana kadar durmayacağım! | Open Subtitles | لن أتوقف حتى تقوم بشقلبة النفاثة الذهبية | 
| - Çok zengin Bir sürü altını, Mısır sikkesi var | Open Subtitles | انه يمتلك العديد من الوزنات الذهبية العملة المعدنية المصرية | 
| Bu yılki Ballon d'Or dünyanın en iyi oyuncusuna yakışmış durumda. | Open Subtitles | جائزة الكرة الذهبية لهذا العام تبحث بلا شك عن الأفضل في العالم | 
| Hiçbir zaman kırmızı pelerini, sarı ayakkabıyı ya da altın ineği bulamayacağım. | Open Subtitles | لن أحصل على الرداء الأحمر أو أجد الحذاء الأصفر أو البقرة الذهبية | 
| Görünüşe göre tüm altınları topluyor ve geriye kalanları bırakıyor, buna elmaslarda dahil. | Open Subtitles | يبدو أنه يجمع كل المشغولات الذهبية ويترك أي شيء أخر بما فيهم الماس | 
| Süs balığımı yediğini ve senin bana hiç Süs balığım olmadı diye yalan söylediğini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكر عندما أكل سمكتي الذهبية وكذبتَ عليّ وقلتَ أني لم أمتلك سمكة ذهبية؟ | 
| Benim olan o Altından miğferi derhal teslim etmezsen başına daha beteri geçecek. | Open Subtitles | ...سيلمسك الأسوأ إلا إن سلّمت فوراً تلك الخوذة الذهبية التي لي حق فيها | 
| Hiçbirimiz karşılıklılık etiğini evrensel biçimde düzenli dağıtarak gerçekten genişleterek kullanmıyor. | TED | لا أحد منا يستطيع أن يمد القاعدة الذهبية مهما انتشرت عالمياً |