| Aldıkları işleri, çaldıkları parayı hasta akıllarını sindiren şehvet düşüncelerini. | Open Subtitles | التي تسبب التعفن لارواحهم العلاقات العاطفية التي أقاموها المال الذي سرقوه الأفكار المنحلة التي تجوب عقولهم المريضة |
| - Aldıkları parayı hiç kendilerine saklamadılar. | Open Subtitles | لم يحتفظوا بأيٍّ من المال الذي سرقوه |
| - Tam olarak ne çaldılar? | Open Subtitles | وما الذي سرقوه بالضبط؟ |
| Ya da bankadan çaldıkları şey birini fena halde kızdırdı. | Open Subtitles | وإلا فإن الذي سرقوه من المصرف قد أغضب أحدهم جداً |
| Pasadena'daki enerji laboratuvarından ne tür bir silah çaldıklarını kim bilir. | Open Subtitles | و الله أعلم بنوع السلاح الذي سرقوه من مختبر الطاقة في باسادينا |
| - Aldıkları parayı hiç kendilerine saklamadılar. | Open Subtitles | لم يحتفظوا بأيٍّ من المال الذي سرقوه |
| En son, çaldıkları bir trenle Teksas'a gidiyorlarmış. | Open Subtitles | اخر مرة تمت رؤيتهم يتوجهون الى تكساس على متن القطار الذي سرقوه |
| Bunu geçen hafta çaldıkları virüsle birleştirirlerse belli hedefler için tasarlanan biyolojik bir silah elde ederler. | Open Subtitles | لو دمجوا هذا مع الفيروس الذي سرقوه سيكونون قادرين لدمجه جينياً لعمل سلاح بيولوجي لأهداف محددة |
| Ve çaldıkları tek şey bilgisayar. | Open Subtitles | أجل , غرفتكِ و الشيء الوحيد الذي سرقوه هو حاسوبكِ المحمول |
| Ne çaldıklarını bile bilmiyoruz. | Open Subtitles | نحن حتى لا نعرف ما الذي سرقوه |