Kiranı vaktinde ödediğinden daha sık geç kalmana izin veren adam. | Open Subtitles | الشاب نفسه الذي يسمح لك أن تكون متأخراً في تسديد الإيجار... |
18 yaşıma basana kadar beni burada tutmanıza izin veren yasal sistemi de lanet olası vasfınızı da tanımıyorum! | Open Subtitles | و لا أعترف بالنظام القانوني الذي يسمح لك بإبقائي هنا حتى سن الـ 18 وبالتأكيد لا أعترف بأوراق إعتمادك الداعرة |
Kendisine zarar vermenize izin veren bir adam intikamınızı hak etmiştir. | Open Subtitles | الرجل الذي يسمح لك بأن تجرحه ... يستحق ثأرك |
Teoride mümkün olmayan, farklı girişlere izin veren bir yöntem. | Open Subtitles | حسنا , انه وضع الذي يسمح لك... للدخول في المتغيرات والتي علميا من المستحيل حدوثها |
Birkaç yıl önce American Gut adında, kendinize bu mikrobik haritada bir yer seçmenize izin veren projeye başladık. | TED | ولذلك-في العامين الماضيين- بدأنا هذا المشروع المسمى اميريكان جت ، الذي يسمح لك بادعاء مكان لك في هذه الخريطة المايكروبية. |
Rachel ve senin, güzel bir kız bebeği sahip olmanıza izin veren sağlık sigortan var. | Open Subtitles | وتحظى بتأمين صحي الذي يسمح لك .ولـ (راتشل) أن تحظون بفتاة صغيرة جميلة |
Bu kozmopolitlik tarafından da sağlanıyor olabilir: yani kendinizi önceden alt-insan muamelesi yaptığınız diğer insanların yaşamlarına katıp yansıtmanıza izin veren ve ayrıca yaşamdaki konumunuzun tesadüfi olumsallığını, "oradayım ama tesadüfen" hissini farketmenize izin veren tarihçeler, gazetecilik, hatıralar, gerçekçi kurgular, seyahat ve okur-yazarlık tarafından sağlanıyor olabilir. | TED | إنها من الممكن أن تدعم باللاقومية التي هي عكس الوطنية : بالتاريخ والصحافة و المذكرات والخيال الواقعي و السفر والفكر , الذي يسمح لك للتغلغل في حياة الناس الأخرين الذي إعتدت أن تعاملهم في الماضي كإحتياطي أو كدرجة ثانية , وأيضا لتدرك الطوارئ العارضة لموقفك الخاص في الحياة ; بمعني أن " هناك فرص للمستقبل تجعلني مستعد لأن أذهب هناك " |