| Ama mutluluk saatinde, ziyaretçi kabul etmemiz yasak. | Open Subtitles | لكنه غير مسموحٌ لنا باستقبال الزوّار خلال وقت السعادة. |
| ziyaretçi salonuna girebilmek için bir ziyaretçi gerekiyordu. | Open Subtitles | إحتجتُ لزائر كي أتمكّن من دخول غرفة الزوّار |
| Dinle, cezaevini ara, geçmiş altı aya ait ziyaretçi ve mahkumların kayıtlarını fakslamalarını sağla. | Open Subtitles | ودعيهم يرسلون سجل الزوّار خلال الأشهر الستة الماضية ، وقائمة السجناء |
| Buraya hâlâ gelen ziyaretçiler tarafından. | Open Subtitles | من قبل الزوّار الذين يجيئون هنا ما زالوا. |
| Tapınağın uzun merdivenleri, ziyaretçiler için ayrı bir heyecan yaratıyor. | Open Subtitles | الأعمدة الهائلة التى ترفع المعابد تدهش الزوّار |
| Ama ibriklere gelen bütün ziyaretçilerin sonu ölüm olmaz. | Open Subtitles | لكن لَيسَ كُلّ الزوّار عِنْدَهُمْ جاذبية قاتلة إلى الأباريقِ |
| Şu ziyaretçi belgelerini doldurabilirseniz... | Open Subtitles | ان كان بامكاني جعلكم. تملئون هذه التذكارات من أجل الزوّار |
| Güvenlik ekibinin ziyaretçi kayıtları. Son üç ayda malikâneye giren çıkan herkesin isimleri. | Open Subtitles | سجلاّت الزوّار من الفريق الأمني كلّ شخص دخل وغادر المجمّع |
| ziyaretçi defterine bakınca her şeyi anladım. | Open Subtitles | لذا نظرتُ في سجلّ الزوّار. وإكتشفتُ الأمر. |
| Bütün ziyaretçi deferini gözden geçirmeliyim. | Open Subtitles | . يجب أن أتفقّد سجّل الزوّار للسجناء جميعاً |
| Aile üyelerim, hemşerilerim ve ziyaretçi dostlar. | Open Subtitles | عائلتي، أيّها المواطنون، وأصدقاؤنا الزوّار. |
| Sonunda ziyaretçi kabul edebileceğini söylediler. | Open Subtitles | لقد قالوا بأنَّهُ يمكنك استقبال الزوّار أخيراً |
| Birleşik Devletler'de müzeler aslında en güvenilir bilgi kaynaklarından birisi ve dünyanın her yerinden gelen yüz milyonlarca ziyaretçi ile doğru tarihler anlatmamız gerek, fakat yapmıyoruz. | TED | في الواقع، تُصنَف المتاحف على أنها أحد أكثر مصادر المعلومات الموثوقة في الولايات المتحدة. ومع مئات الآلاف من الزوّار من حول العالم، يتوجب علينا أن نروي التاريخ بدقة، لكننا لا نفعل. |
| ziyaretçiler imza atmak zorunda, kayıtlardan görmemiz lazım. | Open Subtitles | يجب على الزوّار تسجيل اسمائهم، لذا فإنّهم سيكونون في السجلاّت. عظيم. |
| ziyaretçiler merkezine gitmelisiniz, kendinize de geçici bileklikler alın, tamam mı? | Open Subtitles | عليك أن تذهب لمركز الزوّار لتحصلوا على أساور بديلة، إتفقنا؟ |
| Bu çalışma göründüğünde, bizim instagramda en ilgi çeken parçalarımızdan biriydi, ziyaretçiler bana onun günlük elementleri olan koyu teni, bigudileri ve takılarıyla bağlantı kurduklarını söylediler. | TED | عندما عُرِض هذا العمل كان من أكثر القطع التي نُشِرَت على الانستغرام، وأخبرني الزوّار بأنهم شعروا بصِلة مع عناصر الحياة اليومية فيها مع لون بشرتها البُني، البكرات التي تضعها، أومجوهراتها. |
| Tüm ziyaretçiler, konuklar o saatte ayrılmak durumundadır. | Open Subtitles | "كلّ الزوّار والضيوف وأيّ أحد لا ينتمي للسفينة يجب أن ينزل في ذلك الحين" |
| ziyaretçiler yola park eder. | Open Subtitles | الزوّار لهم مكان انتظار على الطريقِ. |
| Tüm ziyaretçiler parka Miracle yolundan girebilirler. | Open Subtitles | كل الزوّار الذين ييأتون "يعبرون من طريق "ميركل. |
| Meksika gümrüğünden ziyaretçilerin beş lazer disk, 20 CD ya da 12 VHS kasetinden fazla geçiremeyeceği yazıyor. | Open Subtitles | وفقا لموقع الإنترنات الجمروكيّ المكيسكيّ هذا قد لا يجلب الزوّار أكثر من خمس أقراص ليزريّة 20 قرصا مُدمجاً |
| Çok ziyaretçisi olmamıştır herhâlde. | Open Subtitles | شيء يُخبرني أنّه لمْ يكن لديها الكثير من الزوّار. |
| Yaşlı ve çirkin birer büyücü olarak doğmuşlardır ve ziyaretçilerden hoşlanmazlar. | Open Subtitles | إنهم عجائز شمطاء منذ لحظة والدتهم، ولا يطيقون الزوّار. |