| (Video) Sayın Başkan, Bay Mitchell, sizin nezdinizde, ekonomimizde neyin yanlış gittiğini incelemek, büyük bir zevk ve onur. | TED | السيد: رئيس الجلسة، السيد: ميتشل، لمن دواعي السرور والشرف العظيم أن أجلس امامكم لفحص المشاكل التي يمر بها اقتصادنا. |
| Dün gece bugüne kadarki en yoğun fiziksel zevk deneyimimi yaşadım. | Open Subtitles | ليلة أمس كَانَ عِنْدي الأكثر حدّة السرور الطبيعي أنا أَبَداً معروفُ. |
| Ancak alt benlik yalnızca zevk prensibine dayalı olarak çalışır. | Open Subtitles | لكن الهوية تعمل فقط خارج مبدأ السرور ، هى تريد |
| O zevki bana bırakma! | Open Subtitles | لن تكتسب أىّ شخص هنا. لا تمنحنى السرور لذلك. |
| Anlatırım bak. Seninle iş yapmak zevkti. | Open Subtitles | إن كان ذلك ما تريده، فسأقم بإخبارهم إنه لمن السرور العمل معك |
| Bu kadar kısa sürede olmasına rağmen gelebilmenize çok sevindim. | Open Subtitles | أنا في غاية السرور لتمكّنكم من الحضور خلال إشعارٍ قصير. |
| - Memnun oldum Hal. - O zevk bana ait Bayan Shanahan. | Open Subtitles | ــ سعيدة بمقابلتك يا هال ــ السرور كله لي يا سيدة شانهان |
| Önemsiz görünebilir, bu dikkat dağıtma işi bana bir anlığına zevk verdi. | Open Subtitles | من البديهي كما يبدو، صرف الإنتباه هذا أعطني بضعة لحظات من السرور |
| Ailenin anısına benim için çıplak dans et ve bana zevk ver. | Open Subtitles | تكريما من والديك... ... تأتي الرقص عاريا بالنسبة لي ثم السرور لي. |
| zevk sana vereceğim son şey olacak, seni katil kaltak! | Open Subtitles | السرور الشيء الأخير الذي سأَعطيكم إياه، أيها القتلة السفلة |
| Buna inanamadım. Sihirli bir bedensel zevk dünyasına girdiğimi sandım. | Open Subtitles | لم أصدّق، ظننت أني أدخل عالماً من السرور الشعوري. |
| Size keyif ve zevk vermesi umuduyla... ..uzak diyarlardan çalınmış egzotik bir güzel getirdik. | Open Subtitles | نقدم لكم البهجة و السرور شيء غريب و مثير جلب من بلاد بعيدة |
| - Bu zevki neye borçluyum, Çavuş Angel? | Open Subtitles | الرقيب آنجل , إلى آي حد آدين هذا السرور ؟ |
| - Bu zevki neye borçluyum, Çavuş Angel? | Open Subtitles | الرقيب آنجل, إلى آي حد آدين هذا السرور ؟ |
| Seninle iş yapmak zevkti. | Open Subtitles | إنّه من السرور القيام بعمل معكِ |
| Eve dönmene öyle sevindim ki. | Open Subtitles | أنا في غاية السرور أنك عُدت إلى المنزل إليّ |
| Eminim mutlu olurlar efendim, ve ben de büyük bir memnuniyet duyarım. | Open Subtitles | أنا واثقة أنهم سيكونون سعيدين بالاستغناء عنيّ وسأكون في غاية السرور بحضوري |
| Hey, Cal. Her zaman için zevktir, ama sorabilir miyim neden otoparkda buluşuyoruz? | Open Subtitles | اهلا انه دائما لمن السرور,ولكن لو استطيع ان اعرف لم التقينا في المواقف؟ |
| Seni görmek güzeldi. | Open Subtitles | حسنا حَسناً،تيري، دائماً السرور لي. |
| Yaşama mutluluk getirecek yegane gerçeğin karşılıksız vermek olduğunu keşfettim! | Open Subtitles | أكتشف أن الشيء الوحيد الذي يتيح لك السرور في الحياة، الشيء الوحيد الصادق، هو العطاء. |
| İyi kelimesi orada zarf. hoş ya da sağlıklı anlamına geliyor. | Open Subtitles | بخير هذا ظرف و هو ما يعني السرور أو جيداً جداً |
| Çok neşeli iken birden derin bir depresyona girebiliyordu. | Open Subtitles | كان معتاداً على تقلّب مزاجه سريعاً من قمة السرور إلى كآبة مظلمة. |
| Acı riski olmadan zevkin, neşenin ya da aşkın imkanı olmaz. | Open Subtitles | يمكن ألا يكون هناك السرور أو الفرح أو الحب |
| 20 yıl önce olsa, büyük bir zevkle suratına yumruğu indirirdim. | Open Subtitles | منذ عشرون عاما، لكنت لكمتك فى وجهك بمنتهى السرور |