| Böylelikle tüm bir dizi gelişmekte olan yeni anlam var ve yine de bir şeylerin yolunda olmadığını düşünmesi kolay. | TED | لذا لدينا بطارية كاملة للإنشاءات الجديدة التي تتطور، وحتى الآن فمن السهل أن يفكر، حسنا، لا يزال هناك شيءٌ خاطئ. |
| Ama az önce de konuştuğum gibi bir dini etkilemek kolay değil. | TED | لكن ليس من السهل أن نؤثرعلى الدين، كما تحدثنا توًا عن الأمر. |
| Ancak endişeli, öfkeli veya kırılgan hissettiğimiz zamanlarda bu role kaymak çok kolay. | TED | لكنه الدور من السهل أن ننزلق إليه عندما نكون قلقين، غاضبين، أو ضعفاء. |
| Ay ışığını yakalamak, böyle bir kadını elinde tutmaktan kolaydır. | Open Subtitles | علمها الشيطان بنفسه أسرار الأغراء من السهل أن تمسك بالقمر |
| kolayca gözden kaçabilir ama sert cisimle darp aldığı belli. | Open Subtitles | من السهل أن تغفل عنها، لكنها تشير إلى ضربة قوية |
| Ön plana çıkmak benim için kolaydı. Hızla değişen, yeteneklerin bir gecede işe yaramaz hale geldiği bir dünyada bundan bir zarar gelmezdi. | TED | كان من السهل أن أتميز، وهذا لن يضر في عالم سريع التغيير، حيث يمكن للمهارات أن تصبح بالية بين عشية وضحاها. |
| Kendimi zaptedemediğim zamanlar beni gözlem altında tutmak daha kolay, değil mi? | Open Subtitles | من السهل أن تراقب تصرّفاتي عندما أفقد السيطرة على نفسي، أليس كذلك؟ |
| Evinde başka bir kadını görmek benim için kolay mı sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد إن من السهل أن أرى مرأة أخرى فى منزلك؟ |
| Hatırlaması kolay ve bir sürü soruya da yol açmayacaktır. | Open Subtitles | فمن السهل أن نتذكر، وأنها لا تدعو الكثير من الأسئلة. |
| Ve onların ellerinin arasından kayıp gitmesini izlemen kolay olmayacak. | Open Subtitles | و لن يكون من السهل أن نراهم يقعون في يديك |
| Gördün mü? Tekrar ringe çıkmak o kadar da kolay değil. | Open Subtitles | أترين ، ليس من السهل أن تعود العلاقات لما كانت عليها |
| Kahramanını, kenarda otururken izlemek pek de kolay olmasa gerek. | Open Subtitles | ليس من السهل أن يرانى و أنا على مقعد البدلاء |
| Dinle, senin için orada oturup yargılamak kolay, ama sen orada değildin. | Open Subtitles | إسمعي، من السهل أن تكوني بمنطق القاضي الآن ولكنّكِ لم تكوني هناك |
| Güzel yer, bir ton fırsat var ama sen bunları değerlendirmek istemedin çünkü benim hayatımı çalmak daha kolay, değil mi? | Open Subtitles | مكان هادئ الكثير من الفرص و لكنكِ لا تبدين حقاً أنّكِ انتهزتِ أي فرص لماذا، أمِن السهل أن تسرقي حياتي فحسب؟ |
| Sizin gibi salakları tuzağa düşürmek ne kolay, gördünüz mü? | Open Subtitles | أترون كم من السهل أن أقوم بصيد أغبياء مثلكم ؟ |
| Zamanı unutmuş olmalıyım. Yapmak kolaydır. Bana her zaman olur. | Open Subtitles | من السهل أن يحدث هذا، فهذا يحدث لي طيلة الوقت |
| Hissiz olmak, kolaydır. Bir şeyi önemsemekse cesaret ve ahlak ister. | Open Subtitles | من السهل أن تكون مستهتراً لكن يستلزم الأمر شجاعة لتهتم بالأمر |
| Cesaretin kırılması kolaydır ama kırılmasın. Böyle birşey için değil. | Open Subtitles | من السهل أن تشعر بالإحباط لكن ليس مع شئ هكذا. |
| Bu mesleğin yabancıları bir fahişenin düşünce tarzını kolayca anlayamazlar. | Open Subtitles | تفكير العاهرة ليس من السهل أن يفهمه الشخص العادي بسهولة. |
| Ben de kolayca kendimi hapishanede ya da sokaklarda bulabilirdim. | TED | و من السهل أن ينتهي بي المطاف هناك أو في الشوارع |
| Pazar sabahları, onları koğuşta ziyaret etmek kolaydı. | Open Subtitles | وكان من السهل أن زيارتهم في جناح صباح يوم الأحد. |
| Günlük koşuşturmalara kendimizi kaptırmak ve bizim için asıl önemli olanları unutmak kolaymış gibi geliyor. | TED | أشعر أنه من السهل أن ننشغل بالحياة اليومية، وننسى ما يعني لكم الكثير حقا. |