| East Coast'a karşı West Coast olayına noktayı koyan ben oldum. | Open Subtitles | انا من وضع حدا لهذه كان الساحل الشرقي مقابل الساحل الغربي. |
| Hayvanları da yanına alıp istila edecekleri denize East Blue'ya gidecekmiş! | Open Subtitles | انه ذاهب وسيأخذ معه جميع الحيوانات إلى البحر إلى الأزرق الشرقي |
| Yaptığımız şey aslında, Batı ve doğu yakasında kazma faaliyetlerini bir süreliğine durdurmaktı. | TED | وكان ذلك ما فعلناه، في الواقع أوقفنا الحفر الاختباري على الساحلين الشرقي والغربي |
| Sahil Devriyesini arıyoruz doğudaki tüm polis otolarını arıyoruz. - doğuya. | Open Subtitles | كل سيارات الشرطة المجاورة تتوجه إلي الطرف الشرقي من جسر بروكلين |
| Ne kadar uğraşırsanız uğraşın East Blue'yu mutlaka yok edeceğim! | Open Subtitles | سوف اتأكد من ان الازرق الشرقي تدمر مهما كان صعبا |
| Bay Büyükelçi, tam şu sırada East River'dan işaretsiz bir uçak çekilmekte. | Open Subtitles | سيدي السفير بينما نتكلّم هناك طائرة غير مؤشّرة تسحب من النهر الشرقي |
| Bu, New York'taki East River üzerinde, Birleşmiş Milletleri tamamen gören, asılı durumda, 60 metre çapında jeodezik bir küreydi. | TED | والذي كان عبارة عن كرة جغرافية بقطر 200 قدم بغرض أن تعلق فوق النهر الشرقي لمدينة نيويورك، أمام مبنى الأمم المتحدة |
| Air East 31'in 2:00'de biraz üstte ve alçalan trafiği var. | Open Subtitles | هناك جسم في الشمال الشرقي أكثر منا إرتفاعا و آخذ في الهبوط |
| East Central'ın 20,000 blok yakındaki uygun birimler lütfen cevap verin, tamam. | Open Subtitles | قرب المنطقة 20 ألف بالمركز الشرقي الرجاء الرد إنتهى |
| Diğer bir haber, East River'da bulunan kimliği belirsiz bir ceset, şehri kasıp kavuran uyuşturucu savaşlarının bir başka kurbanı. | Open Subtitles | وجد رجل مجهول عائم بالنهر الشرقي يعتقد أنه ضحية اخرى لحرب المخدرات وهذا يزيد تصدع مدينتنا |
| Bu sırada doğu Denizi'nin doğu ve Batı kısımlarında da olsun. | Open Subtitles | في حين البحر الشرقي يطوق لهم في كل من الجنوب والشرق. |
| Bunun ardından, Batı yakasında uçakların karşıya, gece uçuşlarının doğu yakasına hareket ettiğini görürüz. | TED | بعد هذا، تشاهدون على الشاطىء الغربي طائرات تتحرك تعبر، الرحلات الحمراء وصولا للبر الشرقي. |
| Herkes doğu yakasından Batı yakasına doğru hareket ediyor. | TED | جميع الناس تسافر من الشاطىء الشرقي الى الشاطىء الغربي. |
| Tabut'u çalmak için doğu Tapınağı'na gidenlerden hiçbiri geri gelmedi. | Open Subtitles | من ذهب للمعبد الشرقي ليستولي على التابوت لم يعُدْ أبدا |
| Benimle, binanın doğu bölümünde destek kuvvetle birlikte buluşmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تقابلني عند الجانب الشرقي من المبنى ومعك التعزيزات |
| Tanrı olsaydık, bu dağları yarar ve doğudaki okyanusa ulaşırdık. | Open Subtitles | بما أننا آلهة سنخترق هذه الجدران نحو المحيط الشرقي |
| Şimdi Batı tarafından doğuya giden tunaları gösteriyoruz | TED | والآن نعرض عليكم التونة في الجانب الغربي تذهب إلى الجانب الشرقي |
| Doğuda olman gerekiyor. Güneş şoförün gözüne vurmalı. | Open Subtitles | أنت يجب أن تكون على الجانب الشرقي أنا أحتاج الشمس في عيون السائق |
| Evet, Dogu sahili sakinlerinin en "gör-ün-kemli" 57 yerinden biri olduguna eminim. | Open Subtitles | نعم، أنا متأكد بأنه الأفضل من الـ 57 موقع على ساحلهم الشرقي |
| -Bu, Eastern Coal Coke'ın yan kuruluşu. -Eastern Coal Coke mı? | Open Subtitles | انها شركة للفحم والوكا الشرقى الفحم والكوكا الشرقي |
| - Sly'ın gönderdiği planlara göre kuzey kulesinden gitmemiz gerek. | Open Subtitles | وفقا لخطط أرسلت ماكر، أننا نذهب من خلال البرج الشرقي. |
| Ve Willy güneydoğu tren hattının güvenlik şefinin ofisine girdi. | Open Subtitles | وويلي اقتحم مكتب المرسل في خط السكة الحديد الجنوبي الشرقي |
| Belki de ona açık olsaydım bana göbek dansıyla ilgili bir ya da iki şey öğretebilirdi. | TED | ربما كانت ستعلمني حركة أو حركتين من حركات الرقص الشرقي لو حاولت معرفتها |