| çikolata kaplı olması, daha kolay yutulmasını sağlıyor. | Open Subtitles | طبقة الشيكولاته ستجعلها تدخل الجسم بسهوله |
| Senin gibi bir sürü gençle birlikte oldu o, çikolata gibi yer seni. Kaşık? | Open Subtitles | لقد كانت مع الكثير من الشباب أمثالك، سوف تلتهمك مثل الشيكولاته |
| ve siyah, bitter çikolata. Dilber parmağı gibi olanlardan değil. | Open Subtitles | و الشيكولاته السوداء الغير محلاه,و تكون قطع و ليست على شكل الاصابع |
| Tam 15 dakika içinde on çikolatalı gofret yiyip... yedi kola içtiğini gördüm. | Open Subtitles | اللعنة , رأيته يبتلع عشر قطع من الشيكولاته وسبع مشروبات باردة فى 15 دقيقة |
| Bunu seçtim çünkü Senin muzu sevdiğini biliyorum ve ben Çikolatayı seviyorum annem de kremşantiyi. | Open Subtitles | لقد اخترت ذلك لاننى اعرف انك تحب الموز وانا احب الشيكولاته وامى تحب الايس كريم |
| Ve tabii bitter çikolata! Ama öyle kadın parmağı gibi incecik olmasın, parça çikolata istiyorum. | Open Subtitles | و الشيكولاته السوداء الغير محلاه,و تكون قطع و ليست على شكل الاصابع |
| Annem her zaman hayatın bir kutu çikolata gibi olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | أمى كانت دائماً تقول الحياة مثل صندوق الشيكولاته |
| Muhtemelen alerjisi var. Sanırım çikolata yüzünden. | Open Subtitles | من المحتمل أن لديه حساسية شديدة من الشيكولاته |
| Sevgililer Günü kart ve çikolata satmak için ucuz bir numara. | Open Subtitles | إن يوم عيد الحبّ حيلة رخيصة لبيع البطاقات و الشيكولاته |
| - Sana çikolata aldım. - çikolata? | Open Subtitles | ـ تفضلي، لقد أحضرت لك بعضا من الشيكولاته ـ شيكولاته؟ |
| çikolata parçacıklarının tamamı kurabiyelerin içine elle konuluyor. | Open Subtitles | كل رقائق الشيكولاته توضع في البسكويت باليد |
| İşte çikolata. "Brüj"den Belçika'dan, orası babanın memleketi. | Open Subtitles | هاهي الشيكولاته انها من بلجيكا ,مسقط رأس أبيك |
| Ayrıca, çikolata, fıstık ezmesi ve yumurta sarısı yiyemem. | Open Subtitles | وأيضاً لا يمكنني تناول الشيكولاته ولا الفول السوداني ولا صفار البيض |
| Nextron, Ferrugia çikolata'yı satın alıyor, o yüzden beni anlaşmaya gönderdiler. | Open Subtitles | فى فينسيا نعم نيكسترون استثمر فى الشيكولاته هذه هى الصفقه التى كنت انا ووالدك نعمل بها لهذا بعثوا باشاب لتنهى الصفقه |
| Gidip şekerleme ve dondurma için çikolata şurubu alacağız. | Open Subtitles | سوف نذهب لجلب بعض من الحلوى و الشيكولاته السائلة من أجل الآيس كريم |
| Çok sıcak değil, fazladan çikolatalı. Sallanmış, karıştırılmamış. | Open Subtitles | ليس ساخنا به الكثير من الشيكولاته وممزوج جيداً |
| Şimdi, çikolatalı süt içsem, popom bir hafta sallanıyor. | Open Subtitles | ولن عندي رعشة الشيكولاته ومؤخرتي تهتز لمدة اسبوع كامل |
| Yarım düzine tarçınlı ve çikolatalı olanlarından alabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكننا الحصول على نصف درزينة من بسكويت الشيكولاته بالقرفة؟ |
| Annem, gelmiş geçmiş en iyi sıcak Çikolatayı yapardı. | Open Subtitles | أمي اعتادت أن تقوم بعمل افضل . كوب من الشيكولاته الساخنة |
| - Tabi canım, aşk uydurma çiçekler berbat, ve dur tahmin edeyim Çikolatadan nefret ediyorsun. | Open Subtitles | والزهور بشعة ودعيني أخمن كرهتِ الشيكولاته ايضا |
| Bak canım çikolatası yeterli mi? | Open Subtitles | أخبريني , هل وضعت كمية مناسبة من الشيكولاته ؟ حبيبتي |
| çikolatalar da sen de gayet iyisiniz. | Open Subtitles | الشيكولاته ستكون جميله و أنت ستكونين جميله |
| Çikolatanın renginin bana insan dışkısını hatırlatması çok kötü. | Open Subtitles | لكن للأسف الشيكولاته تذكرني بالبراز |
| Getirdiğin sigara ve Çikolataya el konuldu mahkum olduğun için. | Open Subtitles | لن تستطيع أخذ الشيكولاته والسجائر لأنك الآن محكوم عليه |