| Şimdi cehennemden fırlamış gelmiş gibi davranıyor. dar kotlar giyiyor falan. | Open Subtitles | والان تبدوا وكأنه أحد صانعى الجحيم ترتدى سرولها الضيقه وكل شئ |
| Karargahlardaki haritalarda bu bölge ormanlarla kaplı yollar ise dar ve dolambaçlıydı. | Open Subtitles | دفعت الخرائط المرسومه للمنطقه لدى قيادة الأركان للتفكير فى كون الغابات المتشابكه و الطرق الضيقه |
| Sonra da kordonun iki ucu penceredeki ince dar aralıktan geçirildi. | Open Subtitles | وتم أخراج طرفا الحبل خارج النافذه من الفتحه الضيقه |
| Tayt giyenlerle dolu bir okula gidiyorsun? Onlarla yap | Open Subtitles | أنتي تذهبين الي مدرسه مليئه بأولاد يرتدون الملابس الضيقه , أختاري منهم |
| Nasıl söylesem? Kapalı alan korkum var. | Open Subtitles | انا اخاف من الاماكن الضيقه |
| Sürekli küçük daracık metro koltuklarına sığmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | دائما احاول ان اضع نفسي في مقاعد القطار الضيقه |
| Yani dar yerlerden, boşluklardan hoşlanırlar duvarlardan ve büyük nesnelerden uzak dururlar. | Open Subtitles | وهذا يعنى انهم يحبون الأماكن الضيقه لذا أبتعدوا عن الحوائط والأجسام المُتَجَمّعة الكبيرة |
| Kilisemizin ikinci evlilikler, dar kotlar ve Kaliko kediler gibi konularda belli prensipleri var. | Open Subtitles | كنيستنا لديها سياسة خاصه بخصوص بعض الأشياء كالزواجات الثانيه و البناطيل الضيقه |
| Elbette yakışır. dar kotlardan bahsetmiyor musun? | Open Subtitles | ولكن ألا تتكلم عن السراول الجنز الضيقه ؟ |
| Ve muhtemelen kendisine çok dar gelen bir pantolondan çok gürültülü gaz çıkardığından ötürü de olmayacak. | Open Subtitles | ولعلّهُ لن يكون فتق مؤخرته بسبب زوج البنطلونات الضيقه جداً عليه |
| Sadece dar taytlarımızı giyip kahve içiyoruz. | Open Subtitles | نحن فقط نرتدي السراويل الضيقه و نشرب القهوه |
| Fakat kirli ve dar yerlerle beraber Bishop'ın yükseklikle arasının da iyi olduğunu öğrendik. | Open Subtitles | ولكننا تعلمنا أيضاً أنه بالاضافه إلى القمامه و الأماكن الضيقه بيشوب جيده أيضاً فى التعامل مع المرتفعات |
| Cinsel uyarılma kapatılmayla ve genellikle dar alanda tamamen sarılmayla bağlantılıdır. | Open Subtitles | الإثاره الجنسيه متعلقه بكونه حبيس عادة في المساحات الضيقه |
| Jet denilen bu dar akımlar, ışık hızının %99.99 oranıyla hareket ederler ve doğruca Dünya'yı işaret ederler. | TED | هذه التيارات الضيقه ،تسمى السواد الحالك، وتسير في 99.99 في المئة من سرعة الضوء، ويتم تحديها بوضوح من كوكب الأرض . |
| Bahçeyle uğraşırken dar, kısa kot giyiyor. | Open Subtitles | هو يلبس الشورتات الضيقه ليهتم بالحديقه |
| Daha dar giyinmeye başladım. | Open Subtitles | حينها بدأت ُ بارتداء السراويل الضيقه |
| Sadece, dar ve sıkışık yerlerden geçmekte iyi değilim. | Open Subtitles | انا فقط لست على وفاق مع الاماكن الضيقه |
| - Tayt alman gerekecek. | Open Subtitles | -يجب عليك أن تحضر بعض الملابس الضيقه -علم |
| Kapalı yerlerde, | Open Subtitles | في المساحات الضيقه |
| Hala o daracık kotlara girmeye çalıştığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أصدق أنكِ تحاولي أن تتناسبي في تلك السراويل الضيقه |