| Çok yüksek sıcaklıklarda çalışarak antik metalin gücünü serbest bırakıyorlar. | Open Subtitles | بالعمل في حرارة أعلى، يمكنهم إطلاق طاقة هذا المعدن العتيق. |
| Bir buzdağı erirken, onun antik atmosferini içime çekiyorum. | TED | بذوبان كتلة الجليد المتحركة، أتنفس هواءها العتيق. |
| Dün gece, kütüphanemizin özel koleksiyonundan antika bir müzik kutusu çalındı. | Open Subtitles | ليلة أمس قد سرق الصندوق الموسيقي العتيق من مجموعة المكتبة الخاصّة |
| Bir kayıt, kaset veya CD olarak bilinen antika nesnede çok fazla bilgi vardı. | TED | كانت تحوي الكثير من البيانات المسجلة، أو استخدام شريط كاسيت، أو استخدام الشيء العتيق المعروف باسم، سي دي. |
| Kadim genine sahip birinin çalıştırabileceğini söylemiştin değil mi? | Open Subtitles | أتقول أن أي شخص يملك الجين العتيق يستطيع تفعيلها؟ |
| Bana bahsettiğim Kadim Nainsan oluyor kendisi. | Open Subtitles | في الواقع هذا هو ذلك اللابشري العتيق الذي كنت تخبرني عنه |
| Bakalım bizim Yaşlı katırı ikna edebilecek miyim. | Open Subtitles | ودعنا نرى أذا كان يمكِننى أن أجعل ذلك البغل العتيق يوافِق |
| O, harfi harfine, bu antik dişilik sembolüne karşılık düşer. | Open Subtitles | إنها تعبر حرفياً عن ذلك الرمز العتيق للأنوثه |
| Burası antik çağ ile geleceğin çarpıştığı yer. | Open Subtitles | هذا مكان يصطدم فيه الماضي العتيق مع المستقبل |
| Onun türünün, bilinmeyen zamanlardan beri... antik bir düşmanı var. | Open Subtitles | واكَبَها هذا الخصم العتيق على مرّ الزمان |
| antik altın donanımıyla kobra ve iri vatoz. | Open Subtitles | من جلد الكوبرا و أسماك الرقيطة مع الذهب العتيق |
| Tamam Clarence'ın antik mal varlığının üstüne. Tam boynuna! | Open Subtitles | صوبيها الى قضيب كلارنس العتيق في الرقبه |
| antika masaya ne oldu? Onu bizim için ayırdın mı? | Open Subtitles | ماذا عن المكتب العتيق ؛ هل احتفظت به من أجلنا ؟ |
| Ve onun, antika fildişi kabzalı görmeniz gereken birbirinin aynıbir çift 45'liği vardı. | Open Subtitles | وعنده زوجان متشابهان من مسدس عيار 45 بمقبضي من العاج العتيق ثم هناك شيئا ما قابلا للمسك |
| Bak. Postalarını almak ve antika film koleksiyonunu geliştirmenin kötü olduğunu söylemiyorum ancak, işin doğrusu bundan fazlasını yapabilirim, dostum. | Open Subtitles | لستُ أقول أن حصولكَ على بريدكَ الخاص، و تطوير أسلوب تصويرك العتيق ليس بمثابة إنفجار. |
| Artık Ebay'de şu salak antika asker sitesinin manyakları olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لقد أصبحت مدمنه لذلك الموقع الغبي العتيق للجنود على "إي باي" |
| Ve bu Kadim taçla seni eskiden babanın hükmettiği tüm bölgelerin ve krallıkların kralı yapıyorum. | Open Subtitles | وبهذا التاج العتيق أنصبك ملكاً على كل هذه البلدان والممالك التي خضعت لحكم أبيك سلفاً لكنها تخضع لحكمك الآن |
| Kamar-Taj denilen bir yere gittim ve "Kadim Kişi" adında biriyle konuştum. | Open Subtitles | ذهبت إلى مكان يدعى (كمار-تاج) و تحدثت مع شخص يدعى (العتيق)، و |
| Hoolemere Denizi'ni aşmanız gerek Kadim sislerin gizlediği Ağaca ulaşmanız. | Open Subtitles | يتعين عليك أولاً أن تصل إلى بحر (هوولمير) حيث الشجرة المكسوّة بالرذاذ العتيق |
| Yaşlı kafasında, kötü de bir darbe bıraktım. | Open Subtitles | لقد أبرحته ضرباً أيضاً، و على رأسه العتيق |
| Kutlu Yaşlı Aziz Nick tarafından bana verilen güçlere dayanarak, kız benimle gelecek diyorum. | Open Subtitles | إذن بموجب القوى الممنوحة لي من طرف ساينت نيك العتيق ، ستأتي معي |
| bu eski bir hikaye. Ama sizin 1500 yıllık dostunuzun tam tersi bir hikaye. | Open Subtitles | إنها قصة قديمة و لكن صديقك العتيق ذو ال 1500 سنة في الديار هو نسخة معدلة بالكامل |