| "Çünkü orası güvenliydi ve kuşlar ona asla kötülük etmezdi..." | Open Subtitles | ولأن العصافير موثوقة الجانب وكان يعلم أنها لن تغدر به |
| Zengin bir et yığını olup oturuyorsun ve tüm kuşlar gagalamaya geliyor. | Open Subtitles | ستجلس هناك فقط، وأمامك قطعة لحم بقر فاخرة وكل العصافير ستأتي مهاجمةً |
| Ve, Kuş yumurtlamayı hatalı yapar, ötücü kuşlar kitle halinde ölür, şehirler sessizliğe bürünür. | TED | وبدأ تأثير ذلك يظهر عليه .. فأصبحت قشور بيوضه هشة جداً فصوت العصافير .. اختفى .. والمدن باتت صامتة .. |
| Henüz kuşları kızartmadım tabii zile ısrarla basmanızın sebebi buysa. | Open Subtitles | أنا لم أطرد العصافير بعد اذا كان هذا هو السبب الذى ترن الجرس من أجله |
| Kuzenim dünyanın en romantik Kuş yuvası şeklindeki posta kutularını yapıyor. | Open Subtitles | أبن عمي يصنع أروع صناديق البريد التي على شكل قفص العصافير |
| Dibe vurduğumda adamların kafalarını bacaklarımın arasına kıstırıp serçe yumurtası gibi kırıyordum. | Open Subtitles | كنت أحطم جماجم الناس كبيض العصافير بين فخذيَّ |
| Varoşlarda kuşların cıvıltısı neyse şehirde de polis sireni odur. | Open Subtitles | تغريد العصافير في الضواحي بمثابة صوت صفارة إنذار الشرطة للمدينة |
| Patlama için teşekkürler. İyi geceler tatlı prens, ve... meleklerin uçuşları ya da güvercinler veya serçeler, her neyse. | Open Subtitles | شكراً لظهورك هُنا, و ليلة سعيدة أيُها الأمير االطيف و هيّا طِر مثل الملائكة, الحمام او العصافير, مهما يكُن. |
| Bu kuşlar birer birer onun öğretmenleri olurlar. | TED | تدريجيا، أصبحت هذه العصافير بمثابة معلمين له. |
| kuşlar hakkında çenemi tutarak riski göze aldım. | Open Subtitles | وعندما أدخل رأسي للزنزانة فإني لا أنبس ببنت شفة عن العصافير |
| Ve kuşlar da çocuklar olmadığı için.. | Open Subtitles | لم تكن العصافير مهتمة بالغناء بعدما اختفو الاطفال |
| Orada kuşlar bile konuşabiliyorken insanların konuşamadıklarını gördük. | Open Subtitles | لقد رأينا العصافير التي يمكنها التحدث، ورجال لا يمكنهم التحدث |
| Bu duydukların çığırtkanlar değil kardeşim cıvıldayan kuşlar. | Open Subtitles | ما تسمعه ليس صوت تجار المخدّرات يا أخي بل هو صوت تغريد العصافير |
| kuşlar asla kazaya doğru uçmazlar. Telsiz yerine kullanabilirsiniz. | Open Subtitles | على أي حال ، العصافير ليست سبباً في حوادث السيارات فهي تحدث ، بشكل عام، بسبب الراديو |
| O kadar çabuk gidiyorsun ki kuşları tamamen gözden kaçırıyorsun. | Open Subtitles | سوف تفوتكِ العصافير تماماً، سوف تسافرين بشكل سريع. |
| Ve o kuşları akşam yemeğinde kızartacağız. | Open Subtitles | وسوف نقلي أولئك العصافير للعشاء |
| Belki opera tekniklerinde Kuş seslerinden esinlenilmiştir. | TED | ربما تكون تقنيات غناء الأوبرا قد استُوحيت من غناء العصافير. |
| Gazhanede serçe öldürmekle Brancaster Kalesi'nde orman tavuğu vurmak aynı değil. | Open Subtitles | قتل العصافير في مصانع الغاز غير مماثل لصيد الطهيوج في قلعة برانكاستر |
| Yalan söylediyseniz geri gelip bütün çeteni ve seni serçe gibi öldürürüz. | Open Subtitles | إن كنت تنعق بالأكاذيب فسنعود إليك مع قوات الأمن ونقتلك كما نقتل العصافير |
| Şimdi dinleyin, kuşların, nehrin, rüzgarın ve... | Open Subtitles | لذا أنصتوا للجوقة المكونة من العصافير والأنهاروالرياح.. |
| Bahçede ölü serçeler bulduğumuz günü hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكر المرة التي وجدنا فيها كل تلك العصافير الميتة في الحديقة؟ |
| Burada gerçek bir asker, serçelerin arasında bir şahindir. | Open Subtitles | الجندى الحقيقى هنا يكون مثل الصقر بين العصافير |
| Ayrıca öğrendim ki, Katie ile bana söylediğin gibi kuşlu böcekli bir konuşma yapmamışsın. | Open Subtitles | اكتشفت ايضا انكى لم تخوضى محادثة العصافير والنحل مع كايت أبدا مثلما قلت أنكى فعلتى |