| İşte burada karınca ayağı -- ve yakınen benzediği yapıştırıcı var. | TED | هذه هنا كما يبدو صورة مقربة هنا قدم النملة، وهنا الغراء. |
| yapıştırıcı beyinde kullanım için tasarlandı ama ben kalbinizde denemek istiyorum. | Open Subtitles | الغراء صمم كي يستخدم في دماغك، لكنني أريد تجربته في قلبك. |
| Adam altta, kemiklerinden tutkal yapılacağını bilen atlar gibi tepiniyordu. | Open Subtitles | وهو بالأسفل مثل الحصان من يعلم أنه ترأس مصانع الغراء |
| O at ahırı terk edip, tutkal fabrikasına gitti ve sanat projelerinde kullanılmıştı. | Open Subtitles | ذلك الحصان ترك الاصطبل، ذهب إلى مصنع الغراء وتمّ استخدامه لصنع مشاريع فنّية. |
| Bayan Josephine'in diş fırçasına zamk koyduğumdan beri böyle eğlenmedim. | Open Subtitles | لم أستمتع هكذا منذ أن وضعنا الغراء على فرشاة أسنان الآنسة جوزفين. |
| İnsan, enerji, yapıştırıcı malzeme, takım organizasyonu. | TED | الناس والطاقة وصناعة الغراء وتنظيم الفريق. |
| Daha sonra bir böcek iğnesi alıp ucuna ufak bir damla süper yapıştırıcı süreriz. | TED | بعد ذلك: أستعمل دبوساً صغيراً، وما أقوم به هو وضع كمية قليلة جداً من الغراء على هذا الدبّوس. |
| Şehirdeki en sevdiğim yere, yani hırdavatçıdaki yapıştırıcı reyonuna. | TED | ستذهبون إلى مكاني المفضل في المدينة، وهو ممر الغراء في متجر الأدوات. |
| tutkal ya da başka yapıştırıcı kullanmadan roket gemisi yapmak mümkün mü? | Open Subtitles | بدون إستخدام مادة " الغراء " أو أى مواد لاصقة اخرى ؟ |
| Evet. Bilirsiniz, biraz yapıştırıcı, alçı belki biraz da kurşun. | Open Subtitles | اه تعلمون انها زائفه بعض الغراء وأوراق الخدع |
| Ve Boksör'ün tutkal fabrikasına satıldığına dedikodusuna gelince sevgili liderimiz böyle bir şey yapmaz. | Open Subtitles | اما بخصوص الشائعات البغيضة بان بوكسر قد بيع الى مصنع الغراء قأن قائدنا المحبوب ما اكن ليفعل ذلك |
| Bu sabah tutkal falan mı kokladın? | Open Subtitles | هل قمت بإستنشاق الغراء هذا الصباح يا هوبر؟ |
| Gidip biraz daha tutkal alacağım. Onlara bir saniyeliğine göz kulak olur musun? | Open Subtitles | سأذهب لأحضر مزيداً من الغراء ، هلا راقتبهم قليلاً ؟ |
| Konuşması bile midemi bulandıran hayvanın bölümlerinden bağ için tutkal yaptım. | Open Subtitles | صنعتُ الغراء للروابط من أجزاء حيوانات لا يهمّني مناقشتها صنعتُ أوراثاً على شكل لوغاريتمات |
| Kimse onu zamk fabrikasında çalıştırmadı ya da oturduğu evi satmaya kalkmadı. | Open Subtitles | لم يرم به أحد في مصنع الغراء أو يبع بيته من خلف ظهره |
| Kovanın altında, insan etinden çok zamk var. | Open Subtitles | الغراء في هذا الدلو يحتل مساحة أكبر من التي يحتلها رأسك |
| Eğer kitap tamiri ile uğraşan biri iseniz, bu tutkalı kolay sayılabilecek bir biçimde çıkarabilirsiniz. | TED | إن كنت من مرمّمي الكتب، يمكنك إزالة هذا الغراء بسهولة. |
| Ve biz bu yapıştırıcının garip bir şekilde iki fazlı olabileceğini keşfettik. | TED | واكتشفنا أن هذا الغراء قد يكون خليط لمرحلتين مثيرة للإهتمام. |
| Selobant, uhu ve zamk için 2'ye basın. | Open Subtitles | للحصول على الغراء و المواد اللاصقه إظغط الرقم 2 |
| Laboratuvarda güzel bir gün. Japon yapıştırıcısından daha güçlü. | TED | فهو يوم جيد في المختبر، إنها أقوى من الغراء الفائق. |
| Ve o merdivenin basamakları hidrojen bağlarıdır -- protonlar iki iplik arasında yapışkan gibi davranırlar. | TED | ودرجات السلم هذه تمثل روابط الهيدروجين تعمل البروتونات مثل الغراء فيما بين الطوقين. |
| Tutunma cırt cırt, emme veya Tutkalla sağlanmıyor. | TED | إنها لا تلتصق بالشفط أو الغراء |
| Daha sadece bir kaç hafta oldu ve ilişkinin tanımını bir etiket falan yazmıyoruz çünkü Yapışkanı aşındırıcı. | Open Subtitles | مرّت بضع أسابيع أقدامنا مثبتة على الأرض، لأنّ الغراء لاصق |
| yapıştırıcısı pek iyi değil. | Open Subtitles | في الواقع, السبب الأول هو أن الغراء ليس سريع الإلتصاق |