| Bu hastalardaki en yüksek iyileşme, stres seviyesinde, endişe bozukluğunda ve depresyonda azalmalardı. | TED | ومن أفضل التحسينات لهؤلاء المرضى والتي كانت تقلل من التوتر، واضطرابات القلق والاكتئاب. |
| ve ben de bir ebeveynim, bu endişe duygusunu anlıyorum. | TED | وأنا أيضًا من أولياء الأمور، أفهمُ هذا الشعور من القلق. |
| Ya onları takarsın ya da bütün bunlar için endişelenmeyi kesebilirsin. | Open Subtitles | إما أن تضعهم الآن أو بإمكانك التوقف عن القلق بخصوص الرحلة |
| Önümüzdeki haftadan sonra, evrak işiyle ilgili endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | قد لا يكون عليك القلق بالأوراق الرسمية بعد الأسبوع القادم |
| En azından artık peşinden koşmam hakkında endişelenmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | على الأقـل ليس عليك القلق مـن مطـاردتـي لك بعـد الآن |
| Evet biliyorum,... ...insanlığın kendi dertleri, yoksulluk ve hatta... ...iklim değişikliği varlığına rağmen... ...neden bir kaç kedi hakkında... ...endişelendiğimiz merak edilebilir. | TED | و انا أعرف, في ضوء معاناة الإنسان و فقره, و حتى في تغير المناخ, قد يتسأل أحدنا, لماذا القلق عن قطط قليلة؟. |
| Ancak herhangi bir panik havası ya da endişe yoktu. | Open Subtitles | لكنهم لم يظهروا أى علامه للهلع أو القلق على الأطلاق |
| endişe etmene hiç gerek yok Listedeki en yaşanabilir bölge de oturuyorsun. | Open Subtitles | لا يتوجب عليك القلق حيال الأنتقال هناك بالأعلى عند لائحة الأماكن الجيدة |
| Oh, bu geceki kaderimizi biliyorken neden yarın için endişe edelim? | Open Subtitles | اوه لماذا القلق من الان دعك من هذا سنرى قدرنا اللية |
| Bunların ciddi bir ilişkiye döneceği konusunda hiç endişe duymadan. | Open Subtitles | أبدا حتى القلق أنه لا تتحول إلى شيء أكثر خطورة. |
| Para için endişe etmenize gerek yok. Her şeyin icabına bakıldı. | Open Subtitles | لا يتوجب عليك القلق بِشأن المال لقد تم التكفّل بكل شيئ |
| Shelby için endişelenmeyi bırakıp kendin için endişelenmelisin demek istiyorum. | Open Subtitles | يعني ربما تتوقفي عن القلق عليها وتبدأي بالقلق على نفسك |
| Fikir oldukça basit: tüketicilerin endişelenmeyi bırakıp harekete geçmeye başlaması. | TED | والفكرة بسيطة جدا وهي بان المستهلك تحول من حالة القلق إلى حالة البحث عن حل |
| endişelenmeyi doktorlara bırakıyorum. Kitabımda 2 gün geri kaldım. | Open Subtitles | لا سادع القلق للاطباء انى متاخر يومين فى كتابه كتابى |
| Ve artık endişelenmene gerek yok çünkü ortada bilinecek bir şey kalmadı. | Open Subtitles | و ليس عليكِ القلق بعد الآن لإنهُ لم يتبقي شىء ليتم إخباره. |
| Sen geçmiş hakkında endişelenmek istiyorsun ve ilgilendiğin şey de bu. | Open Subtitles | لذا أنتي تريدين القلق بشأن الماضي وهذا هو الشئ المخصص لكِ |
| Aradan yedi ay geçiyor ama ikiniz de merak etmiyorsunuz, öyle mi? | Open Subtitles | و قد مضت 7 أشهر على ذلك و لم يصبكما القلق ؟ |
| İş bulma konusunda bu kadar kaygı duyması kesersen yetkililere cevap vermeden bu şekilde oturur kimsenin kölesi olmazsın. | Open Subtitles | كف عن القلق بشأن إيجاد وظيفة يمكنك الجلوس هنا هكذا دون الأستجابة إلى رئيس ولا يضاقيك أو يزعجك أحد |
| Benim hakkımda endişe etmeyi bırak da kendin hakkında endişelenmeye bak. | Open Subtitles | يجدر أنّ تتوقف عن القلق حيالي، و أنّ تقلق على نفسكَ. |
| Fatura yatırmayı ya da para biriktirmeyi dert etmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | ليس علينا القلق من دفع الفواتير ليس علينا القلق بشأن العجينة |
| Okula gitmek istemiyordum. Kendimden nefret etme, anksiyete sorunlarım vardı. | Open Subtitles | لم أودا لذهاب للمدرسة، لدي الكثير من القلق والكره الذاتي. |
| Ama endişelenme, çünkü şu andan itibaren, artık etrafında olup sana acı çektirmeyeceğim. | Open Subtitles | لكن ليس عليك القلق لأن منذ الآن، لن أكون بالجوار لأتسبب لك بمكروه |
| Yük olma konusunda endişelenmekten çok yalan söyleme yeteneğin hakkında endişelen. | Open Subtitles | دعكِ من القلق بشأن كونك عائقاً واقلقي بشأن قدرتك على الكذب. |
| Senin endişelenmen gereken tek şey onu bugünkü yatırımcılar toplantısından uzak tutmak. | Open Subtitles | لا شيء يدعو إلى القلق سوى إبعاده عن اجتماع المستثمرين اليوم، اتفقنا؟ |
| Bu sabah görünmedi. endişelendim. | Open Subtitles | لم يراجعنى الليلة فى الميعاد فانتابنى القلق |
| Beyin öldüğüne göre diğerleri için endişelenmenize gerek olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | بما انه تم الانتهاء من الأساسيات لا أعتقد بأنه عليك القلق من البقية |
| Endişelenecek bir şey değil. Aslında parkı da biraz genişletecek. | Open Subtitles | لا شيء يستوجب القلق في الحقيقة ذلك سيحسّن المتنزّه كثيراً |