| çöpü dışarı çıkaramıyorum. Şu an ofisimdeyim, ve çok geçlere kadar kalmamı istiyorlar. | Open Subtitles | لا استطيع اخذ القمامة الى الخارج لأنني في العمل وهم يرغمونني على البقاء |
| Binaların ikisinde de yoktu. 5 blok çevresindeki çatıları, kanalizasyonu, çöpü aradık. | Open Subtitles | ليس بأيّ من المبنيين، فتّشنا الأسقف والمجارير وسلاّت القمامة بمحيط 5 مبان |
| Sanki Birleşik Devletler'deki her ev, dün gece bir yığın çamaşır yıkamış ve bugün de onları çöpe atmaya karar vermişti. | TED | وهذا كأن كل مواطن أمريكي قام بغسل كم كبير من الملابس الليلة الماضية ثم قرر أن يلقيها في صندوق القمامة اليوم. |
| Biz de, tabii ki, çöpe atılan aile fotoğraflarını aldık. | Open Subtitles | بالطبع اخذنا صور العائلة التي رُميت في الخارج مع القمامة. |
| Benim ailemde biz daima çöpten birşeyler yerdik. Bu önemli bir olay değildi. | Open Subtitles | كنا نأكل من القمامة طيلة الوقت، لم تكن مشكلة. |
| Tam olarak buna benzeyen bir demet sabah çöpün içinde duruyordu. | Open Subtitles | كانت هناك حفنة مثل هذه تماماً في برميل القمامة هذا الصباح |
| Ki her yıl, sadece ABD'de sarsıcı bir rakama ulaşan çöp sahalarının %25'ini dolduracak iki milyarın üzerinde strafor üretiliyor. | TED | والواقع أن الولايات المتحدة وحدها تنتج سنوياً أكثر من ملياري رطل من الستايروفوم، وتشغل 25 في المائة من مدافن القمامة. |
| Eğer bidonların etrafında çöpler varsa ne zengin ne fakirdir, turistik yerdir. | Open Subtitles | إذا وجدت قمامة بصناديق القمامة فهو بلد سياحي لا غني ولا فقير |
| Bu da kişi başı ortalama 200 tişörtün kendini çöpte bulması demek. | TED | وهذا يعادل 200 قميص تقريباً لكل شخص ينتهي بها الحال في القمامة. |
| Diş fırçasını kullanmanın ve çöpü atmamanın ötesinde bir şeyler olduğu kesin. | Open Subtitles | يبدو أنه يتعدى كونك استخدمت فرشاة أسنانها و أنك لا تخرج القمامة |
| Oradaki herkesin iğrendiği çöpler onların çöpü değil. | TED | كل القمامة التي يتقزز منها الجميع ليست قمامتهم. |
| Sen buralardan değilsin. Tuvaletleri temizliyor ve çöpü topluyor. | Open Subtitles | لست من هذه المنطقة أنه ينظف المراحيض ويجمع القمامة |
| Ben iki gün önce çöpü poşetledim! | Open Subtitles | وضعت القمامة في الأكياس ليومين على التوالي. |
| Tamam, kahvaltımızı yaptık, bulaşıklarımızı yıkadık, çöpü poşetledik. | Open Subtitles | حسنا,تناولنا الفطور,و غسلنا الصحون ,و وضعنا القمامة في أكياس. |
| Son hafta sonu merhamet seksi yapacak sonra da çöpe mi atacaktın? | Open Subtitles | كنتِ ستمارسين الجنس معه شفقة عليه وبعد ذلك ترمينه في القمامة ؟ |
| O evden çıkar çıkmaz ben de getirdiği yemeğin hepsini çöpe attım. | Open Subtitles | على اي حال، لقد رحلت من المنزل ورميت كل شيء في القمامة. |
| Birisi adamı keser, bir parçasını çöpe atar, diğer parçalarını da dondurur. | Open Subtitles | شخص ما قطع رجلا ورمى نصفه في القمامة والنصف الآخر في الثلج |
| çöpten çok uzakta olamaz. | Open Subtitles | إن كنت أعرفه جيّداً فهو قرب صناديق القمامة |
| Bana kalsa o sikiği farelere yem ederim çöpün geri kalanı gibi. | Open Subtitles | لو كان الأمر بيدى، لتركت ذلك القذر مع الجرذان. مع بقية القمامة. |
| Hatta daha iyi! Çöpçülere çöp satiyordum. Çuvalla para kazaniyordum. | Open Subtitles | كنت أبيع القمامة لجامعي القمامة و أجعل المال يصل ليدي |
| Hala o çöpte bulduğum düğün albümüne bakarak çekiyorum ama... | Open Subtitles | مازلت استمني على البوم الزفاف الذي وجدته في القمامة ولكن |
| Bu çöplükte borçlarını ödemek için bir şeyler gizlemiş olmalısın. | Open Subtitles | لابد أن هنالك شئ مخبأ في هذه القمامة لتسديد ديونك |
| Manavın oğlu, sütçü... Çöpçü, seyyar satıcı. | Open Subtitles | .. صبي البقالة , بائع الحليب عامل القمامة , بائع متجول |
| Burası muhtemelen Kibera’da bulabileceğiniz en ilkel varoş, çöplük yığınının yanındaki sopa ve çamurdan kulübeden biraz daha ilkel. | TED | ربما يكون هذا الكوخ هو الأكثر بدائية في كيبيرا، أصغر بقليل من كوخ القش والطين القريب من كومة القمامة. |
| Gerçekten bu çöplüğe ölümden sonra ihtiyacın olacağını mı düşündün? | Open Subtitles | أتعتقد حقاً أنك تحتاج كل هذه القمامة في الآخرة ؟ |
| San Francisco, çöplerin yüzde kaçının sigara izmariti olduğunu öğrenmek istedi. | TED | أرادت مدينة سان فرانسيسكو تحديد نسبة القمامة الناتجة عن السجائر. |
| Başkentte kıyafetlerim yağmurdan sırılsıklam olana kadar dolandım, pislik herifin çöpü çıkartmasını bekledim ve ülkenin ne kadar iyi olduğunu anlatacağı basın toplantısını yapınca ve refah nutukları başlayınca. | Open Subtitles | متسكعاً في العاصمة تحت المطر حتى تتبلل بضاعتي منتظراً ذلك الوغد ليرمي القمامة ويحضر المؤتمر الصحفي حول عظمة هذه الدولة |
| Sana sorunu söyleyeyim sorun şu, bütün bu pisliği derhal geri götüreceksin. | Open Subtitles | حسناً سأخبرك بالمشكلة المشكلة هي أنك ستعيد كل هذه القمامة حالاً هيا |
| Bu bok çukuruna uçup çöpleri toplamasi gereken de biz. | Open Subtitles | ولكن نحن من كان علينا المجيء إلى هنا ولم هذه القمامة |