| Devlet hastanelerinde eksikliğini duyduğumuz çok şey vardır. En çok da zaman. | Open Subtitles | هناك الكثير الذى ينقصنا فى المستشفيات الحكومية و لكن الوقت أكثر من أى شئ |
| Ayrıca hazırlamanız gereken pek çok şey var. | Open Subtitles | و هناك الكثير الذى يتعين القيام به من التعبئة |
| Uzun zamandır duygularımı kontrol altında tuttum ama sana söylemek istediğim çok şey var. | Open Subtitles | لقد أغلقت باباً على مشاعرى طويلاً لكن هناك الكثير الذى أود قوله |
| Ve bir süre sonra konuşulmadan bırakılan öyle çok şey vardı ki neredeyse hiçbir şey konuşmamıştık. | Open Subtitles | وبعد فترة قصيرة كان هناك الكثير الذى لم نعد نتذكره ولا نتحدث عنه بالكاد لم نعد نتذكر أى شىء إطلاقا |
| Hayatının son yıllarında, dikkatinden kaçan bir çok şey var, baba. | Open Subtitles | حسنا،هناك الكثير الذى لم يلفت انتباهك في السنوات الاخيرة،أبى |
| Hayır, Müdür Bey, anlamadığım çok şey var. | Open Subtitles | لا سيدى الرئيس ,يوجد الكثير الذى لا أفهمه. |
| Size anlatmak istediğim çok şey var ve anlatacağım. | Open Subtitles | هناك الكثير الذى اريد ان اقوله لكم يا رفاق و سأفعل، اعدكم، لكن الان |
| Benim de düşünmem gereken çok şey var. | Open Subtitles | وعندى أيضاً الكثير الذى أحتاج للتفكير فيه |
| Sana anlatmam gereken çok şey var genç bayan. | Open Subtitles | هناك الكثير الذى يجب أن أخبرك إياه ، أيتها السيدة الصغيرة |
| Her zaman. - Hala konuşacağımız çok şey var. | Open Subtitles | لا زال لدينا الكثير الذى سنتحدث عنه |
| Hala yapılması gereken çok şey var. | Open Subtitles | هناك الكثير الذى يتعين القيام به. |
| Söylemek istediğim çok şey var. | Open Subtitles | وهناك الكثير الذى أود قوله لك ايضاَ |
| Bilmediğin öyle çok şey var ki. Öyle çok. | Open Subtitles | هناك الكثير الذى لا تعرفينه |
| Benim hakkında bilmediğin çok şey var, Marge. | Open Subtitles | هناك الكثير الذى لا (تعرفيه عنى يا (مارج |
| Görünüşe göre Harry ile ilgili bilmediğin çok şey var. | Open Subtitles | ( أعتقد أن هُناك الكثير الذى لا نعرفةُ عن ( هارى |