| Fiji'de ki misyonerler Tonga'ya giden gemide bana iş buldu. | Open Subtitles | قام المبشرين في فيجي بتحصيل عمل لي على متن سفينة متوجهة الى تونكا تشاركت كابينة مع سويد |
| Bir yıla kalmaz başka misyonerler gelir. | Open Subtitles | حسنا لاتقلق سوف يكون هناك المزيد من المبشرين هنا في خلال عام أو أكثر |
| Endonezya'da hastaneler kuran misyoner bir aileden geliyorum ve babam da Tanzanya'da bir psikiyatri hastanesi kurdu. | TED | أنا من عائلة من المبشرين الذين قاموا ببناء مستشفيات في أندونيسيا وقام والدي ببناء مستشفى للطب النفسي في تنزانيا |
| Bir gün, kapıma iki Mormon misyoner geldi, | TED | في يوم ما ، جاء اثنين من المبشرين المورمون الى بابي. |
| Kafalarını sallayıp diğer misyonerlerin yaptıklarından bahsettiler. | Open Subtitles | و لكنهم فقط تكلموا و اخبروني عن غيرهم من المبشرين الذين ضحوا اكثر بكيثر |
| Boxerlar her yerdeler, beyaz adamları ve misyonerleri öldürüyorlar. | Open Subtitles | الملاكمون في كل مكان يقتلون رجال البيض في كل مكان خصوصا المبشرين |
| Ama bu tehlike çıktıktan birkaç ay sonrasında Yıldız Geçidi operasyonlarından bu Misyonerlere karşı kullanılabilecek ne bir karşı kuram veya strateji ne de bir teknoloji çıktı. | Open Subtitles | بحد ذاتهم، لكن بعد أشهر من ظهور ذلك التهديد.. ما من تدبير مضاد واحد ولا أي تقنية جديدة.. ولا أي نظرية أو استراتيجية لمحاربة هؤلاء المبشرين نتجت.. |
| 12 havariden birine benziyor. | Open Subtitles | يبدو مثل 11 المبشرين |
| misyonerler hepimize okumayı öğrettiler. Hepimize. | Open Subtitles | لقد علمنا المبشرين القراءة علمونا جميعاً |
| Oradaki misyonerler ülkenin öksüzlerini almak için bir kaçış yoluna sahipler. | Open Subtitles | المبشرين لديهم طريق الهروب للحصول على الأيتام خارج البلاد. |
| Daha dikkatli olmalısın, misyonerler geliyor. | Open Subtitles | عليكِ أن تهتمي بأمر المبشرين القادمين |
| Daha sonra, bazı misyonerler en uzaktaki köye, Saramiriza'ya kadar ulaşmışlar. | Open Subtitles | ثم وصل مجموعة من المبشرين إلى أقصى "ساراميريزا" |
| İşlerini bitirdik. misyonerler öldü! | Open Subtitles | لقد وصلنا إليهم لقد مات المبشرين |
| Ayrıca orada ki limanda beni bekleyen iki misyoner olacağını söyledi". | Open Subtitles | سوفا,فوجي,29 يوما في البحر سألتقي اثنين من المبشرين على الرصيف |
| Yanımızda genç bir misyoner de vardı, inancı da şu yöndeydi örnekte olduğu gibi yabani dostlarını Tanrı'ya kazandırmışlardı. | Open Subtitles | بصحبة أحد المبشرين الصغار لأعتقاد أنهم،على سبيل المثال.. من الممكن أن يدعو قومهم الهمج إلى الرب |
| misyoner değillermiş patron. | Open Subtitles | حسناً، إنهم ليسوا من المبشرين أيها الرئيس. |
| Bu tapınak mezarlarından çıkıp gelen misyonerlerin... huzur bulduğu bir yerdir. | Open Subtitles | أنت تنتهكين حرمة مكان استراحة حملة المبشرين من الماضي |
| Bu misyonerlerin ayakları keskin taşlarla yarılıyordu. | Open Subtitles | وأقدام هؤلاء المبشرين تشققت من الصخور الحادة. |
| Karşılaştığım misyonerlerin yarısı göründükleri gibi değildirler. | Open Subtitles | نصف المبشرين الذين أقابلهم ليسوا كما يبدو عليهم. |
| China Light'teki misyonerleri kurtarmak için, Baoshan'a son bir yolculuk yapacağız. | Open Subtitles | إننا يجب أن نقوم برحلة أخيرة إلى باوشان لإنقاذ المبشرين في ضوء الصين |
| misyonerleri Hankow'a kadar götürdüğünüzü duyduk. | Open Subtitles | لقد سمعنا أنكم كنتم تأخذون المبشرين طعلى إمتداد الطريق حتى هانكو |
| Misyonerlere öğrettikleri ilk şey bu. | Open Subtitles | كان ذلك أول شيء قاموا بإخبار المبشرين به. |
| - Misyonerlere ayaklarını sildirtirim. | Open Subtitles | سوف أخبر المبشرين أن يمسحوا أرجلهم |
| Oniki havariden birine benziyor. | Open Subtitles | يبدو مثل 11 المبشرين |