| Artı, köpek eğiticileri ödül olarak, kurutulmuş boğa penisi kullanır. | Open Subtitles | بالإضافة لذلك، إستخدم مدرّبي الكلاب قضبان الثيران المجففة بالتبريد كجائزة |
| Suçlular kurutulmuş katilleri üzerinize yerleştirdiler. | Open Subtitles | المجرمون زرعت هؤلاء السفاحين المجففة على شخصكم. |
| Dünyanın en önemli insanlarından dokuzu kurutulmuş halde ellerinde. | Open Subtitles | يحملونها تسعة من الرجال البارزين في العالم في حالة المجففة. |
| kurumuş kırmızı meyveler, ortalama bir yoğunluk ve canlı, ağzınızın suyunu akıtan bir ekşilik bekleyin. | Open Subtitles | الفواكه الحمراء المجففة متوسطة الحجم خفيفة وشهية الحموضة |
| Beni dert etme. İşi bittiğinde kurutucu ses çıkarır mı? | Open Subtitles | سأكون بخير، هل تصدر المجففة صوتاً عندما تنتهي؟ |
| Örneğin, kumaşların öğütülmesi ya da kuru toz materyallerin atılması. | TED | فعلى سبيل المثال، طحن المواد، أو التخلص من المساحيق المجففة. |
| - Tabii ki hazırım. kurutucuyu tamir ettim. Hayatımda yaptığım en tatmin edici şeydi. | Open Subtitles | أصلحت المجففة للتو. إنه أكثر شيء مرضٍ فعلته في حياتي. |
| Şey, efendim, kurutulmuş yemekler yiyecekler patladı ve biz neler olduğunu anla | Open Subtitles | حسنا،سيدي،تلك كانت وجبات العشاء المجففة انفجرت،و لا نعلم حقاً لماذا |
| - kurutulmuş az sodyumlu soya sosunu getirdin mi? | Open Subtitles | طعام تايلندي هل أحضرت صلصة الصويا المجففة |
| - kurutulmuş az sodyumlu soya sosunu getirdin mi? | Open Subtitles | طعام تايلندي هل أحضرت صلصة الصويا المجففة |
| Kurbanın kol kemiğine gömülmüş kurutulmuş bir doku buldum. | Open Subtitles | انا وجدته من ضمن الانسجه المجففة في عضد الضحية. |
| Bu kurutulmuş domateslerin üstünü sıyırman lazım. | Open Subtitles | سيتوجب عليك أن تكشطها من على الطماطة المجففة |
| Ayrıca sosisi,kurutulmuş meyve ve makarna soslarınıda iptal etmeni desteklerim. | Open Subtitles | يمكنني أيضاً أن أوفّر الدعم الفني والإستشارة .فيما يخص الفواكة المجففة وصلصة المعكرونة |
| Sıcak sodamız, bayat patlamış mısırımız, ve kurumuş yosunumuz var. | Open Subtitles | لدينا الصودا الحارة ، تالفة الفشار والوجبات الخفيفة الأعشاب المجففة في الامتياز. |
| Tıpkı sulanmayı bekleyen kurumuş çiçek gibisin. | Open Subtitles | كالزهرة المجففة التي تريد أن تسقى بالماء |
| kurumuş parmağa serum fizyolojik sıkarak parmak izindeki çizgiler ve girintiler yine oraya çıkar. | Open Subtitles | عند إعادة السوائل للأجزاء المجففة بالحرارة عن طريق محلول ملحي، فإن الدوائر والحواف تستعيد |
| kurutucu maddeler olmadan, o kıyafetler beş sene içinde kesin küflenecek. | Open Subtitles | بدون المواد المجففة ستتعفن تلك الملابس بعد خمس سنوات. |
| kurutucu onun boynuna dolanmış zincir misali iç çamaşırlarıyla doludur. | Open Subtitles | أما عندما تكون المجففة مليئة فذلك كالطوق حول عنقها |
| Bu sayede kuru sümbül saplarını örerek, bu küçük su sümbülü saplarını, bu uzun iplere dönüştürme eğitimim başladı. | TED | كانت هذه بداية رحلتي في تعلم كيفية النسج وتحويل جذوع ورد النيل المجففة إلى حبال طويلة |
| - kuru bir erik kadar kırışıklı. - Deniz ineklerinin kraliçesi kadar şişman. | Open Subtitles | أنت مجعد مثل القراصيا المجففة - و أنتِ سمينة مثل عجل البحر - |
| Salakça gelebilir ama bugün bir kurutucuyu tamir ettim. | Open Subtitles | هذا سيبدو سخيفًا، لكنني أصلحت المجففة اليوم. |
| Şimdi de kurutucuda işte. | Open Subtitles | و الآن هو في المجففة ، و عزيزي كان يجب أن أخبرك بهذا |
| Ondan değil. Bu küvet Lil Wayne'in klibinde kullanılmamış mıydı? Giysilerimizi kurutucuya koydum. | Open Subtitles | كلا, أليس هذا هو الحوض من فيديو (ليل واين)؟ وضعت ثيابنا في المجففة. |
| Öğle yemeğinde lavanta ve potpuri yer! | Open Subtitles | يتناول الخزامى وأوراق الورد المجففة على الغداء |