| dedi. Şimdi, eğer bu doğruysa, sağlık sistemimizin gerçek bir ayıbı demek olur çünkü bu hastalar başka yerlerde de muayene oluyorlar. | TED | والآن، لو كان ذلك صحيحاً فإنه إدانة لنظام الرعاية الصحية لدينا وذلك لأن هؤلاء المرضى سبق وأن كشف عليهم في اماكن أخرى. |
| Hastanedeki hastalar değil, sokaktaki insanlar üzerinde çalışma yapmayı istedim. | TED | لم أهتم فقط بدراسة المرضى في المستشفيات، بل كل الناس. |
| Ve böyle çok hızlı bir şekilde hangi hastaların pozitif hangilerinin negatif olduğuyla ilgili ikinci bir fikrimiz oluyor. | TED | وبذلك، هذا سريع جدا، فإننا يمكن أن نحصل على استشارة ثانية لمعرفة أي من المرضى مصاب، وايهم غير مصاب. |
| Bu sadece hastaların korktuğu manasına gelmesin: doktorlar da korkar. | TED | لكن ليس فقط المرضى هم من يخافون؛ الأطباء يخافون أيضًا. |
| Ve Necmettin orada kalıyor, herşeyi hallediyor ve hastaları bana rapor ediyordu. | TED | ونجم الدين كان قابعا هناك قائما بكل شيء وكاتبا تقارير عن المرضى. |
| Bu yüzden çalışıyoruz-- hastalara yardım edebilmek için yeterince bilgili olmalıyız. | Open Subtitles | لهذا نحن ندرس .. لنتعلم ما يمكننا أن نساعد به المرضى |
| hastalarla daha fazla bir arada olacağımızı düşünmüştüm, ya sen? | Open Subtitles | أعتقد سيكون لدينا إتصال أكثر مع المرضى أليس كذلك ؟ |
| Bu yüzden, elbette, yapılan araştırmaların bunu tüm hastalar için daha verimli ve uygun maliyetli hâle getirmesini istiyoruz. | TED | لذا بالطبع، نود أن نري بحثا يتم الآن لجعل ذلك أكثر فعالية ويزيد القدرة على تحمل التكاليف لكل المرضى. |
| hastalar kendi aralarında organize ettikleri için detayları öğrenmenin bir yolu yok. | Open Subtitles | بما أنّها تُنظم من قبل المرضى أنفسهم فلا يوجد طريقة لنعرف بالتفصيل |
| İstedikten sonra, hastalar kendilerine zarar vermenin yolunu daima bulur. | Open Subtitles | المرضى دائما يجدون وسيلة ليؤذوا أنفسهم إذا كانوا يريدون ذلك. |
| Sanırım tüm iyi hastalar alınmadan işimin başına dönsem iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن أذهب للعمل قبل أن يؤخذوا كل المرضى الجيدين |
| İlk spiral Bolivya'daki hastaların sadece yarısını başarılı bir şekilde tedavi edebildi. | TED | إن اللفافة الأولى تمكنت أن تعالج بنجاح نصف المرضى في بوليفيا فقط. |
| Bunun, tedaviye cevap veren hastaların neredeyse hepsinde olduğunu gördük. | TED | لقد وجدنا أنه يحدث تقريبا لكل المرضى الذين يستجيبون للعلاج. |
| Şaşırtıcı olan şu, başka bir şirket doğru bir klinik deneyi yaptı, hastaların yarısına placebo, diper yarısına da ilaçtan verdiler. | TED | الأمر الرائع أن شركة أخرى قامت بالتجربة العلمية على النحو الصحيح حيث اعطوا نصف المرضى العقار و النصف الآخر دواء وهمي |
| 28 yaşındaki hukuk öğrencisi, Jonathan, LGBTQ hastalarından memnun olan ve LGBT hastaları konusunda uzmanlaşmış birini bulmak istediğini söylüyor. | TED | جوناثن، 28 سنة، طالب قانون، قال أنه يريد أن يجد شخصًا مرتاح لرعاية المرضى المثليين ومتخصص في الرعاية الصحية للمثليين. |
| Bazı bipolar hastaları, duygularını ve yaratıcılıklarını yitirme endişesiyle, tedaviyi reddederler. | TED | يرفض بعض المرضى العلاج خوفًا من تبلد مشاعرهم وتدمير قدراتهم الإبداعية. |
| Ev ve sokak numaraları olmayan gecekonduda yaşayan hastaları nasıl takip edecektik? | TED | كيف نتابع المرضى الذين يعيشون في الأحياء الفقيرة بدون أرقام الشارع والمنزل؟ |
| Her gün o hastaneye gitmemin tek nedeni o hastalara önem veriyor olmam. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي يجعلني أعود للمشفى يوم بعد يوم لأنني أهتم بأمر المرضى |
| hastalarla birlikte kasvetli bir günden sonra epey yorulmuş olmalısın. | Open Subtitles | لابد وأنكِ خائرة القوى بعد يوم كئيب كهذا مع المرضى |
| Bu, daha fazla hasta tedavi edilebir, daha fazla can kurtarilabilir anlamına gelir. | TED | وهو ما يعني المزيد من المرضى يمكن علاجهم، يمكن حفظ المزيد من الأرواح. |
| Bunu hangi hastanın yaptığını bu geceye kadar öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | اريد معرفة اى المرضى فعل هذا اريد ان اعرف اللية |
| Benden aşağı inip o sabah giriş yapan yeni hastalardan birini değerlendirmemi istedi. | TED | طلبت مني النزول وتقييم إحدى المرضى الجدد التي قد وصلت مبكرًا من اليوم. |
| her geçen gün daha çok sayıda hastaya takılıyorlar. Hala klinik deney aşamasındalar ama, bunları rutin olarak kullandığınızı hayal edin, | TED | و يستفيد منها عدد أكثر فأكثر من المرضى. هي لا زالت قيد التجارب السريرية ، لكن تخيلوا حين نتمكن من توصيلها، |
| 7315 m. yükseklikte durumu kritik olan pek çok hastayı tedavi etmek zorunda kaldım ki bu bir mucizeydi. | TED | وكنت أُواجه الكثير من المرضى الذي كانوا في وضع حرج على إرتفاع 24000 قدم والذي كان من الإستحالة معالجتهم |
| Şimdi hem eşimin hayatı hem de yüzlerce hastam için yaptığım şeyden bahsedelim. | TED | دعونا نتحدث عما قمت به لنفسي ولزوجتي ولعدة مئات من المرضى الذين عالجت |
| hastalarının ücreti ne ile isterlerse ödemelerine izin verir, eve muayeneye giderdi. | Open Subtitles | وكان يسمح للمرضى بأن يدفعوا ما يقدروا عليه، كان يقابل المرضى بمنازلهم.. |
| Görebildiğiniz gibi daha fazla yatağımız yok ve daha fazla hastayla ilgilenemeyiz. | Open Subtitles | ارتأيت مكالمتك هنا لترى عدم وجود أسرّة خالية، عدد المرضى يفوق طاقتنا |
| Mesoamerika'da (orta Meksika ile orta Amerika arası), beyin cerrahisi yapılmaktaydı ve orada hastalarını tedavi eden beyin cerrahları vardı. | TED | في أمريكا الوسطى، لقد كان هناك جراحة أعصاب و كان هناك جراحي أعصاب يداوون المرضى |
| Burada, yeniden evinde aynı hastanede, 12 yıl sonra biraz daha gelişmiş olarak çocuklardan yaşlılara bütün hastalarda kullanılıyor. | TED | ها هي في نفس المكان في نفس المستشفى، تطورت قليلا بعد 12 سنة، تخدم المرضى من الأطفال إلى الشيوخ. |