Bu vahşi alan, fantastik yaratıkların evi ve renkli, hayat dolu bir yerdi. | TED | لقد كان ذلك المكان البرّي المليء بالألوان والحياة، موطن لتلك الكائنات الغريبة الخياليّة. |
Başını cahilce sallayacak sonra ben de ona bu yalanlarla dolu kitabı sunacağım. | Open Subtitles | وسوفَ تهز رأسها جاهلة من أنا وثمَّ سوفَ أقدم هذا الكتب المليء بالأكاذيب |
Dağın tepesinden sis dolu kanyona bakan ya da su yüzeyinin altındaki dumanın resimlerini attı. Yani, efsanevi şeylerdi. | TED | وأرسل لي صورًا من قمة جبل وينظر إلى أسفل الوادي المليء بالدخان، أو الدخان تحت سطح الماء، كما في الأشياء الأسطورية. |
Bu kadar zengin bir veri ile dolu bir geleceğin önyargıların olmadığı bir gelecek olacağına inanmak isteyebiliriz, ancak, aslında, bu kadar fazla bilgi daha objektif seçimler yapacağımız anlamına gelmiyor. | TED | قد نود تصديق أن المستقبل المليء بكم هائل من البيانات سوف يكون مستقبل بلا تحيز، لكن في الحقيقة، امتلاك كم هائل من المعلومات لا يعني أننا سوف نتخذ قرارات أكثر موضوعية. |
Araçlarla dolu yollar yerine, sevdiğiniz insanların olduğu yoldan yürüyün ve tamamen farklı bir yol bulacaksınız. | TED | أسلك المسار المليء بـالناس الذين تحبهم وليس المليء بـالسيارات، وسيكون لديك مسار مختلف تمامًا. |
Cömertlikle yerinde duramayan sevgi dolu kalp? | Open Subtitles | ماذا بالنسبة للقلب الحنون المليء بالكرم؟ |
Oyunun kuralı bu, dünya pisliklerle dolu. | Open Subtitles | انا فقط ذهبت لاظهار العالم المليء بالأوباش |
Reklam girdik. - O sümükle dolu küçük kafanı .hiçbir şeye takma. Her şey kontrol altında. | Open Subtitles | إياك أن تقلق يا ذا الرأس المليء بالمخاط، كل شيء تحت السيطرة |
Hey, şef? Birisi senin içi ıvır zıvırla dolu bohçanı çalıyor. | Open Subtitles | أيها الرجل, أحدهم يسرق منديلك المليء بالهراء |
Hapishaneleri kötü adamlarla dolu bir yer olarak düşündüğünde bu seni rahatsız etmiyor. | Open Subtitles | تفكر بالسجن بأنه المكان المليء بالناس المذنبين ولا يزعجك الأمر لهذه الدرجة |
Hapishaneleri kötü adamlarla dolu bir yer olarak düşündüğünde bu seni rahatsız etmiyor. | Open Subtitles | تفكر بالسجن بأنه المكان المليء بالناس المذنبين ولا يزعجك الأمر لهذه الدرجة |
Şimdiye kadar dünyanın hükümdarı olmalıydım, tüm o gerzeklerle dolu evden uzakta. | Open Subtitles | اعتقدت أنني سأكون الحاكم الأوحد للعالم بحلول هذا الوقت بعيدا عن ذلك البيت المليء بالحمقى |
Birkaç gün daha ve sonra her tarafı mantar kaplı içi böcek kaynayan, küf kokulu, çamur dolu kulübemize geri döneceğiz. | Open Subtitles | بضعة أيّام وسنكون في بيتنا في كوخنا المليء بالحشرات والفطر المليء برائحة الوحل والعفن |
Daha önemlisi, bu kadar malzemeyle dolu bir merkeze taşınmamıza karşın, herhangi bir şey yapmak için hiç motivasyonun yok gibi Ryuzaki. | Open Subtitles | الأهم من هذا، رغم انتقالنا لهذا المركز المليء بالمعدات يا ريوزاكي، إلا أنك تفتقد الحافز لفعل أي شيء؟ |
Cıvıltı, neşeli koyunlar ve bitmeyen sorunlarıyla dolu daha basit bir çağa dönmeye hazırlanın. | Open Subtitles | استعدوا للرجوع الى عالم البساطة المليء بزقزقة العجول والخرفان الفرحة والازعاج الابدي |
...çılgın eşyalarla dolu depodan bahsetmedin mi? | Open Subtitles | لكنك لم تذكر ذلك المستودع السري المليء بالأشياء المجنونه؟ |
Kedi dolu mobilyasız evinde bana hüzünlü bir şeyler mi örersin? | Open Subtitles | أستصنعين شيئا حزيناً لي في منزلك المليء بالقطط بدون أي قطعة أثاث؟ |
Canavarlar ile dolu bu dünyada yaşamak için bir kadına ihtiyacım var. | Open Subtitles | أحتاج إلى إمرأة إذا أردت العيش في هذا العالم المليء بالوحوش |
Ben geceleri güzel kızlarla dolu bir yatakhanede ne yapacağım şimdi? | Open Subtitles | ما عساي أن أفعل لأقوم بتمضية الليلة في مهجعي المليء بالمشجعات الجميلات ؟ |
Her tarafı diken dolu. Tuzlu hava canlarını sıkmıyor. | Open Subtitles | مليئـة بالأشـواك الهـواء المليء بالأمـلاح لا يأثر عليهـا |