| Fakat Mikrodalga teknolojisi, uyduların kullanımı ile kablosuz güç aktarımını çoktan mümkün kıldı. | Open Subtitles | لكن تقنيات الميكرويف جعلت هذا ممكنا لنقل الطاقة لاسلكية مع استخدام الأقمار الصناعية |
| Peki, Sen şişe geri olduğunda, ilk şey ben yapacağım Mikrodalga size konur. | Open Subtitles | حسناً ، عندما تعودين لزجاجتك أول شيء سأفعله هو أنني سأضعك في الميكرويف |
| Doğu Yakası Televizyon ve Mikrodalga Fırın Programcılığın başıyla tanıştığım için gerginim. | Open Subtitles | إنني متوتر فحسب لمقابلة رئيس تلفزيون الساحل الشرقي ومبرمج الميكرويف |
| Evet. Mikrodalgayı bile zar zor çalıştırıyordum. Mahvolmuş durumdaydım. | Open Subtitles | أجل، تمكنت بالكاد من تشغيل الميكرويف حينها، كنتُ مُنهكاً. |
| Kardeşim, senin sperminle dolu bir prezervatifi Mikrodalgada ısıtarak kendini hamile bıraktı. | Open Subtitles | أختي حملت نفسها بتسخين الواقي الذكري مليء من حيواناتك المنوية في الميكرويف |
| Böyle hızlı hareket ettiğin diğer tek an Mikrodalganın alarmının çaldığı an. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذى تجرى فيه هكذا -باستثناء هذا - هو عندما يرن الميكرويف |
| Genelde beni aradığında birinin kafasını mikrodalgaya sokunca ne olacağını falan sorarsın. | Open Subtitles | عادة عندما تتصل علي تخبرني عما يحدث إذا وضعت رأسك في فرن الميكرويف حسناً ، ذلك أقل خيال |
| Bu elektrosmog ölçüm cihazları sayesinde, kuleden ne kadar Mikrodalga enerjisi yayıldığını ölçebiliriz. | Open Subtitles | يفترض بجهاز قياس التلوث الكهرمغناطيسي أن يعطينا قراءة دقيقة لكميّة طاقة الميكرويف المنبعثة من البرج |
| Mikrodalga fırınım bozulmuş. Bütün bir paket pişmemiş kurabiye yedim, ...ve sanırım bunlar midemde kabarıyor. | Open Subtitles | كان الميكرويف مُعطّلاً، فأكلتُ طبقاً كاملاً من عجينةِ البسكويت غير المشويّ. |
| Seçim şansım olsaydı Mikrodalga satmaya devam ederdin. | Open Subtitles | نعم أنا أفضل أن تبقى فى الأعلى تبيع الميكرويف |
| Ben Cleveland'a gidene kadar Mikrodalga kullanmak yok tamam mı? | Open Subtitles | لذلك لا مزيد من الميكرويف حتى أذهب إلى كليفلاند، حسناَ ؟ |
| Ayağa kalkmadan Mikrodalga fırının tuşlarına masanın diğer ucundan basabiliyordun. | Open Subtitles | كان قضيب لضغط أزرار الميكرويف من على الطاولة لكي لا تضطر للوقوف |
| Yoksa sanki onları Mikrodalga fırındalarmış gibi kızartırsın. | TED | فسوف تقليهم وكأنهم في الميكرويف. |
| '93teki Mikrodalga fırın savaşını hatırla? | Open Subtitles | أتذكرين حرب الميكرويف العظيمة عام 1993؟ |
| Mikrodalgayı gizlice buraya getirdik artık gerçek polis memurları gibi dürümlerimizi hazırlayabiliriz. | Open Subtitles | اخذنا الميكرويف بدون علمهم لهنا لكي نستطيع تسخين سندويشاتنا مثل رجال شرطة حقيقيين |
| Bottaki Mikrodalgayı tuvalet niyetine kullandığın için olabilir. | Open Subtitles | -لربما هذا بسبب قاربك -لربما لأنك تستخدم الميكرويف كمقعد |
| Baba, bana Mikrodalgada mısır patlatır mısın? | Open Subtitles | أبي هل تستطيع أن تضع الذرة في الميكرويف لي؟ |
| Mikrodalgada kahvem vardı. Soğuyacak. | Open Subtitles | لقد وضعت القهوة في الميكرويف أصبحت باردة الآن |
| Böyle hızlı hareket ettiğin diğer tek an Mikrodalganın alarmının çaldığı an. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذى تجرى فيه هكذا -باستثناء هذا - هو عندما يرن الميكرويف |
| Sana söz veriyorum, eve gider gitmez yapacağım ilk şey telefonumu mikrodalgaya koymak olacak. | Open Subtitles | اعدك , انا اول شيء سوف افعله اذا عدت الى البيت هو انني سوف اضع هاتفي في فرن الميكرويف |
| Sana mikro dalgadaki bir bifteğin ne hissetiğini öğrenme şansın olur diyebilirim. | Open Subtitles | أنا أقول أنك تتمتع بفرصة جيدة حال خروجك من هنا كإحساس الستيك الخارج من الميكرويف |
| Duman alarmları, işitme cihazları, mikrodalgalar, cep telefonları. | Open Subtitles | أجهزة الأنذار,أجهزة السمع الميكرويف , الجوالات |