| Zehirli esinti dumanları bize taşırken, bazı insanlar maske takmak zorunda kalmışlardı. | Open Subtitles | لأن النسيم يحمل الأبخرة السامة إلينا، بعض الناس كان عليهم إرتداء الأقنعة. |
| Ve doğal esinti yeterli olmadığı zaman, çocuklar çarşafları yayıyorlar, fakat sizin bildiğiniz çarşaflardan değil. | TED | وحينما لا يكون النسيم الطبيعي كافياً، يستخدم الأطفال فقاعات، لكن ليس نوع الفقاعات التي تعرفونها. |
| Usul usul, bir rüzgar esiyor usul usul, deva dağıtıyor | Open Subtitles | ببطء ونعومة كما يهب النسيم ببطء ونعومة كما يعاجنا الدواء |
| Dönmesi için ihtiyacı olan rüzgarı üreten bir rüzgar gülü düşünün. | TED | تخيل طاحونة هواء تنتج النسيم الذي تحتاجه للاستمرار بالدوران. |
| ben mükemmelim ruhunuza meltem gibi girer fırtına gibi çıkarım. | Open Subtitles | ناعم جداً انا انا ادخل مثل النسيم واخرج مثل العاصفة |
| Tepemizde gökyüzü, hava ve her yerde su var. | Open Subtitles | السماء الزرقاء النسيم العليل والمـــاء مـــن حــــولـــــنا |
| Mavi gökyüzünü ılık Esintiyi ve güneş ışığını hayal edermiş. | Open Subtitles | حلمت بالسموات الزرقاء، النسيم العليل وشروق الشمس |
| Sanki sert bir esinti onu uçuracakmış gibi. | Open Subtitles | كان يبدو هشا لدرجة ان بعض النسيم القوى ممكن ان يسقطه ارضا |
| Ve sonra ve bir tüy kadar nazik şekilde yanağına düştüğünü bir esinti var. | Open Subtitles | وبعدها بنعومة الريشة تلمس وجهك أنه النسيم |
| Denizden gelen serin esinti, göğsünde ve ensesinde biriken teri yalıyordu. | Open Subtitles | النسيم البارد المنبعث عن البحر انسلال العرق بين صدره ورقبته |
| Sorun değil. İyi rüzgar yapıyor. Burası çok ısındı. | Open Subtitles | بالعكس ، النسيم ينعشني ان الجو دافيء هنا |
| # Ruhumda ipekten bir rüzgar... # ...ağaçlara sırlarımı anlatıyor. | Open Subtitles | روحي يعانقها النسيم الحريري تفشي بأسرارها إلى الأشجار المنصتة |
| Bu şeyle bir titreşim yayabilirsem, belki sistemi sendeletebilirim böylece biraz rüzgar eser. | Open Subtitles | لو تمكنت أن أنقل نبضة إلى هذا الشيئ يمكنني تعديل النظام ليعطينا بعض النسيم |
| Bütün bir hafta boyunca, küçük köpekçik tropik bir meltem gibi esti. | Open Subtitles | ولكن أحب ذلك الكلب الصغيرِ رائحة النسيم الإستوائي فأكله جيئةً وذهاباً |
| Hafif meltem esince gözlerini açar, aşık nektarın aktığını görür ellerine nazikçe alır ve omzunun kenarına sürer, sanki bir çelenk misali. | Open Subtitles | عندما يفتحه النسيم الخفيف عيناه كما يرى العشيق تدفقات الرحيق |
| Eee, şey, muhterem Peder, afedersiniz, şey... - Dışarı çıkıp biraz hava alacak. - Evet. | Open Subtitles | ـ أسفة ، ستخرج لتستنشق بعض النسيم ـ نعم ، فهي وضع دقيق نوعا ما |
| Ha? Gel buraya da biraz Esintiyi içine çek. Seni neşelendirecektir. | Open Subtitles | تعالي إلى هنا وأشعري بالقليل من هذا النسيم سيروّح عنكِ، تعالي إلى هنا |
| Dur tahmin edeyim; çıplaktın kedi hayalarının rüzgârda salındığını görünce de kediliğini yapıp saldırdı. | Open Subtitles | دعني أخمّن، كنتَ عارِياً، يرى القطّ يداك وهي تُسابق النسيم لتُعاقبه، وبما أنه قطّ، سوف ينقضّ عليك |
| Dışarıda, meltemde, engin gökyüzünün altında. | Open Subtitles | إسمع إنه في الخارج فوق في النسيم تحت السماء المفتوحة جيداً |
| Cold Breeze Evleri. Tüm birimler yanıt verin. | Open Subtitles | شقق النسيم المرجانية" "جميع الوحدات تستجيب |
| Ayrıca, Zephyr yüksek irtifa ile başa çıkabilir ama bunun için tasarlanmadı. | Open Subtitles | زيادة على ذلك، طائرة النسيم العليل تستطيع تحمل الإرتفاع العالي |
| rüzgâr kapımı darbeleyip açar, esintide süzülerek içeri giren kim? | Open Subtitles | ،تيارات الهواء فتحت الباب ومن الذى دخل مع النسيم ؟ |
| Ruhları Rüzgarda savruluyordu... ve benimkine geçti. | Open Subtitles | ارواحهم كانت تتحرك مع النسيم و قفزت داخل روحي |
| Çayırda, Meltemin hafifçe savurduğu çimenlere iştahla bakan inek. | Open Subtitles | أن يربى البقر في المرج العشب الذي ينمي النسيم الذي يمر خلاله |
| Bulutlu olan duygu ifadeleri bir esintiye kapılmışçasına dolaşıyorlar. | TED | تلك الملبدة بالغيوم تطفو كما لو أنهم على النسيم. |
| Daha büyük böcek ve hayvanları uzaklara taşımak için bir esintiden daha fazlası gereklidir.. | Open Subtitles | الحشرات الأكبر و الحيوانات تحتاج إلي أكثر من النسيم ليحملهم بعيداً |