| Gideceğim yer bu plato olurdu. | Open Subtitles | هذه الهضبة الّتي هُنا لكنتُ إتجهتُ إلى هُناك سيّدي. |
| Yazın, Tibet Platosu ısınır güneyden sıcak, nemli havayı getirir. | Open Subtitles | في الصيفِ، الهضبة التيبتية تَسْخنُ رسم في الهواء الرطبِ الدافئِ مِنْ الجنوبِ |
| Hemen şu tepenin arkasındaki limanda. | Open Subtitles | خلف تلك الهضبة مباشرة فى الميناء |
| Tabor Heights ise hiç olmaz. | Open Subtitles | مستحيل أن نذهب من الطريق الخلفي وطريق الهضبة خارج الحدود |
| Ancak akşamları ne zaman tepeye varsa, annesini pencerenin yanında oturmuş, konuşurken görüyormuş. | Open Subtitles | ولكن في كل مساء, عندما يصعد الي الهضبة يراها تجلس خلق النافذة وتتكلم |
| "Anneciğim, hatırlar mısın, "tepe üstünde, büyük bir evim"... | Open Subtitles | " أمي، هل تتذكرين حلمي بأن " " أحصل على منزل كبير على الهضبة " |
| Kızıl çiçekler tepelerde. | Open Subtitles | أزهار الهضبة تتوهج باللون الأحمر القرمزي |
| plato boyunca yayılmış, kızgın termal kaplıcalar muazzam doğal güçlerin milyonlarca yıldır işbaşında olduğunun kanıtıdır. | Open Subtitles | التيار الدافيء لفصل الربيع يمر خلال الهضبة دليل القوه الطبيعية الهائلة الذي كان يعمل على مدار ملايين السنين. |
| Tıpkı dev bir soba gibi plato ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ısınmaya başlar. | Open Subtitles | كالصفيحة الحارة اللعملاقة الهضبة تسخن في الربيع والصيف. |
| Hanımefendi birçok kez orgazm olurken plato evresinde kalabilirsiniz, değil mi? | Open Subtitles | يمكنك الإبقاء على مرحلة الهضبة الجنسية أثناء نوبات متعددة من الاورغازم الأنثوي، أيمكنك ذلك؟ |
| Tibet Platosu buz tabakalarından oluşan göllerle doludur. | Open Subtitles | الهضبة التيبتية متنوعة بالبحيرات الجليدية. |
| Vadinin bu derece bereketli olmasını sağlayan muson yağmurları varlığını Tibet Platosu'na borçludur. | Open Subtitles | الامطار الموسميه التي تدعم عشب الوادي سبب وجوده الهضبة التيبتية. |
| Her yıl Tibet Platosu'ndan gelen akıntılar tüm Çin medeniyetinin ana kaynağı olan Sarı Nehir'in tamamını dolduruyor. | Open Subtitles | كل سنة ماء يتدفق بما فيه الكفاية من الهضبة التيبتية لملئ كامل النهر الأصفر، نهر ام حضارة الصين. |
| -Sizin yeriniz şuradaki ikinci tepenin üstü. | Open Subtitles | موقعك يقع فوق هذه الهضبة الثانية |
| tepenin 280 metre kadar yukarısındaydı. | Open Subtitles | -كانوا يبعدون بمسافة 300 ياردة عن الهضبة |
| Soldan gidiyor olmalıydık. Şuradan, şu tepenin üzerinden. | Open Subtitles | يجدر أن نذهب يساراً خلال تلكَ الهضبة. |
| Bay Rothstein'a yapıIan sevkiyatlar sadece arka yolları kullanacak ve Tabor Heights'tan geçmeyecek. | Open Subtitles | كل الشحنات إلى السيد (روثستين) ستسخدم الطريق الخلفي وحسب متجنبين طريق الهضبة جميعا |
| Şu tepeye ulaşıp nişancıyı indireceğim. | Open Subtitles | .احتاج للوصول الي اعلي هذه الهضبة واصوب علي المدفعي |
| Ama tepe üstünde malikanesi olan sizsiniz, o yüzden ben ne bilirim ki? | Open Subtitles | لكن قصرك على الهضبة , لذا ما أدراني ؟ |
| -Buranın güneyindeki tepelerde. | Open Subtitles | في الهضبة الي الجنوب من هنا0 |
| Ve şu sahneyle karşı karşıya geldi: tepeden sıra sıra tabutlar geliyor, akrabalar ağıt yakıyor. | TED | وأول ما واجهه كان هذا المنظر: صف من الأكفنة بطول الهضبة والأقارب ينوحون. |
| Eğer ana uyduyu tutarsak ünite şuradaki platoya çıkabilir. | Open Subtitles | إذا أبقينا على القمر الصناعي الأساسي فإن الوحدة ستشق طريقها إلى هذه الهضبة. وسوف تعاود الإتصال. |
| #Anadolu'yu hatırlıyorlar, Türkiye'nin ve Asya'nın geniş, ana yaylası. | Open Subtitles | انهم يتذكرون الأناضول , هذا المكان العظيم الهضبة الأساسية في تركيا و آسيا |
| Yazın platoda yaşayıp, beslenirler ancak kışın çiftliklere yönelirler. | Open Subtitles | في الصيف يعيشون ويفقّسون على الهضبة لكن في الشتاء يتجمعون في الأرض الزراعية. |
| Oluklardan akan sular Han halkının Çin medeniyetinin anası adını verdiği platonun ana nehrine bereketli sarı toprağı taşımaya başlamış. | Open Subtitles | الجداول التي تصرّف المجاري حمل التربة الصفراء الخصبة إلى نهر الهضبة الرئيسي، معروف ان شعب الهان أمّ الحضارة الصينية. |