| Baban öldüğünden beri, Cenova tahtının doğal varisi sensin. | Open Subtitles | نظراَ لأن والدك قد توفى تصبحين أنت الوريثة الشرعية لمملكة جنوفيا ، هذا هو القانون لدينا |
| Baban öldüğünden beri, Cenova tahtının doğal varisi sensin. | Open Subtitles | نظراَ لأن والدك قد توفى تصبحين أنت الوريثة الشرعية لمملكة جنوفيا ، هذا هو القانون لدينا |
| Halk onun kızının varis, sizinkinin piç olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | فالناس يقولون بأن أبنتها هى الوريثة وأن أبنتك لقيطة. |
| Yaşayan tek varis olduğu için, annem ona verdiğinizi söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت أمي أنكِ أعطيتها المنزل لأنها هي الوريثة الوحيدة التي على قيد الحياة |
| Annem tek mirasçı olduğu için ona kalmış. | Open Subtitles | أمي قالت أنكي أعطيتيه لها لأنها الوريثة الوحيدة التي على قيد الحياة |
| Ülkedeki en büyük servetlerden birisinin yasal mirasçısı o. | Open Subtitles | إنها الوريثة الشرعية لإحدى أكبر الثروات في هذه البلاد |
| Beni kraliçeleri gibi görüyorlar. Bu küçük şiddet ülkesinin varisiyim. | Open Subtitles | يقولون أنني ملكتهم فأنا الوريثة لمملكة العنف الصغيرة هذه |
| Pewterschmidt'in mirasının varisi Deniz Yeli'nin peşindeyiz. | Open Subtitles | مكان وجود سي بريز الوريثة لأملاك بيوتر شميدت |
| Malcolm, varisi evine döndürmek için amcasını öldürdü, şimdi de bu. | Open Subtitles | "مالكولم" قتل عمها حاول إغراء الوريثة بجلب السلاح والآن يحدث هذا |
| Çünkü birisinin varisi öldürmesine yardım edeceksin. | Open Subtitles | لأنك ستجد شخصاً يتولى أمر القضاء على الوريثة |
| Zenginlik varisi, alışveriş manyağı, stokçu. | Open Subtitles | الوريثة الغنية، مهووسة التسوق مهووسة الإقتناء |
| Ve Dış dünya tahtının gerçek varisi o. | Open Subtitles | وهي الوريثة الشرعية لقوات آوت وارلد |
| Çıplaklar plajında "Fransız varis"i oynamaktan nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكره لعب دور الوريثة الفرنسيّة على شاطئ العراة |
| varis bugün, Huzur Getiren'le birlikte kalbinde öfkeyle sınırı geçerse ispiyonlayacak kimse kalmayacak. | Open Subtitles | اذا الوريثة عبرت الحدود مع صانع السلام في هذا اليوم مع كراهية في قلبها |
| O da tek varis, ben de tek varisim. | Open Subtitles | هي الوريثة الوحيدة وأنا الوريث الوحيد |
| Bir varis gittiği her yerde rağbettedir. | Open Subtitles | الوريثة مطلوبة كثيراً في كل مكان. |
| Kadın mirasçı bize, onun görevi için para topladıklarını söyledi. | Open Subtitles | أخبرتنا الوريثة أنها كانت تمول غايته |
| Çünkü Matmazel Violet'ın gerçek mirasçı olduğunu sonunda açıklayacağından korktunuz. | Open Subtitles | ..لأنك كنت خائفة فى النهاية أن يتم أعلان... الأنسة فيوليت أنها الوريثة الحقيقية لأندرو . |
| Katılıyor musun, mirasçı? | Open Subtitles | هل توافقين ايتها الوريثة? |
| İngiltere'ye dönüp vasiyetnamesini yazmadan ölürse, mal varlığının yasal mirasçısı sizsiniz. | Open Subtitles | ويجب ان تموت قبل عودتها الى انجلترا لتكتب وصيتها وستكونى الوريثة وقتها لأملاكها |
| Ben lanet olası Earp varisiyim ve lanet zamanım tükeniyor. | Open Subtitles | ما أكونه هو الوريثة اللعينة والوقت اللعين ينفذ مني |
| Amerikada kendisine miras kalmıştı. | Open Subtitles | فى امريكا, هى كانت الوريثة الثرية |
| mirasçının aldığı sürpriz hediyeyi unuttum. | Open Subtitles | لقد نسيت تماما المفاجأة التي احضرتها الوريثة |
| Sen babanın kızısın. Meşru varissin. | Open Subtitles | أنتِ مثيلة لوالدكِ، وأنتِ الوريثة الشرعيّة للعرش. |