| Zıtları tamamlayan birisine aşık olmak benim için daha olası. | Open Subtitles | أنا افضل الوقوع في الحب مع شخص مختلف عني تماما. |
| Ben de yaptım. Bir anda, bu iki paralel giriş gözler önüne serildi. Matthew'a aşık olmak, Aaron öldüğünde kaybettiklerimin büyüklüğünü anlamama yardım etti. | TED | وفجأة، بدأت هاتان القصتان سويًا، وجعلني الوقوع في الحب مع ماثيو أن استوعب ضخامة ما فقدته مع أرون. |
| Tamam, bunu dişleri çok erken çıkan birinin tavsiyesi olarak al aşık olmak bir erkek ve kadını, fantastik bir gizeme doğru... | Open Subtitles | حسنا خذيه من شخص لديه من أوائل حياته الوقوع في الحب سر رائع |
| Ancak âşık olmak, âşık kalmakla aynı şey değil. | TED | ولكن الوقوع في الحب والمحافظة عليه شيء مختلف تماما. |
| Aşık olma konusunda dikkatli olduğun doğru. | Open Subtitles | بأية حال، فقد كنتِ حذرة بشأن الوقوع في الحب |
| Yine de Aşık olmayı zehir ediyor tabii. | Open Subtitles | بدلاً عن وضع القيود حسناً، الوقوع في الحب |
| Ve en önemli olan şey ise tekrar Aşık olmaktan korkmaman. | Open Subtitles | لذا، فسأقول لكِ آخر طلب لي منك، لا تخشي مِن الوقوع في الحب من جديد. |
| # Falling in love wasn't my plan # # My plan # | Open Subtitles | الوقوع في الحب لم يكن خطتي |
| Sean'a bir daha aşık olmak istemiyorum. | Open Subtitles | انني لا اريد الوقوع في الحب مرة آخري مع شون |
| Bütün yaptığımın aşık olmak olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | انا كنت اظن ان كل ماكنت افعله هو الوقوع في الحب |
| Ama bir gün ben de aşık olmak isterim. Kadınları severim. | Open Subtitles | و لكنِّي أحب الوقوع في الحب أنا أحب النساء |
| Ama bir gün ben de aşık olmak isterim. Kadınları severim. | Open Subtitles | و لكنِّي أحب الوقوع في الحب أنا أحب النساء |
| aşık olmak aklıma geldiğinde hep onlar gelir aklıma onun gibi gündüzler ve bunun gibi geceler. | Open Subtitles | وعندما أفكر في الوقوع في الحب ذلك ما أتصور أيام كتلك الايام |
| Sonra, Addy aşık olmak ve ruhlarımızı paylaşmak ile alakalı şeyler söyledi. | Open Subtitles | لكن أدي بدأت بالتحدث معي حول كيف يكون الوقوع في الحب ومشاركة روحك |
| İnsanlarla tanışmak, arzu hissetmek âşık olmak burada yaşayacağın en güzel hislerden birisi. | Open Subtitles | مقابلة الناس، والشعور بالرغبات الوقوع في الحب أحد أجمل المشاعر التي ستشعر بها هنا |
| İnsanların âşık olmak için yardıma ihtiyaçları yoktur. | Open Subtitles | إن الناس ليسوا بحاجة للمساعدة في الوقوع في الحب. |
| İlgili risklerin bazılarını bir şekilde azaltma yolu olabilir ve bu çok ilgi çekici bir hikâye, çünkü âşık olmak inanılmaz hissettiriyor, ama aynı zamanda korkutucu da. | TED | ربما توجد طريقة ما للتخفيف من بعض المخاطر التي تنطوي عليها، وهذه قصة جذابة جدا، لأن الوقوع في الحب مذهل، ولكن مخيف في نفس الوقت. |
| Tıpkı eskiden senin gibi birine Aşık olma düşüncesi gibi. | Open Subtitles | تماما كما كان هناك وقت في حياتي حين كانت فكرة الوقوع في الحب مع شخص مثلك |
| Ama Aşık olma kısmı en zevklisi. | Open Subtitles | - لكن مرحلة الوقوع في الحب هي الجزء الأفضل |
| Aşık olmayı saymazsan hayır. | Open Subtitles | -إلا إذا كنت تقصد الوقوع في الحب |
| Evlenmekten kötü bir şey yok bence, Aşık olmaktan. | Open Subtitles | لا أستطيع التفكير في شيء أسوأ من الزواج و الوقوع في الحب |
| # Falling in love wasn't my plan # # My plan # | Open Subtitles | الوقوع في الحب لم يكن خطتي |
| Berbattı, âşık olma kısmı dışında. | Open Subtitles | كان جميلاَ جزء الوقوع في الحب يشعر بالراحة |
| Ama bir gün bileceksin ki aşık olmaya kendin karar veremezsin. | Open Subtitles | لكن يوما ما ستعلم أنت لا تقرر الوقوع في الحب |
| - Sanırım sana aşık oluyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنني الوقوع في الحب معك. |