| Karısı oğlunu da alıp doğuya taşınmış ve yeniden evlenmiş. | Open Subtitles | قامت زوجته بأخذ ابنه و توجهت نحو الشرق و تزوجت |
| Birlikte gıda bankalarına gittik, ses ve fotoğraf kayıtları almaya başladık. | TED | وذهبنا معًا إلى بنوك الطعام وبدأنا بأخذ تسجيلات صوتية وإلتقاط الصور. |
| Antika bir araba almak için parayı saat yedide çekecek. | Open Subtitles | سيقوم بأخذ النقود في السابعة صباحًا ليقوم بشراء سيارة كلاسيكية |
| Bekleniyordunuz, Albay. Paltonuzu alabilir miyim? | Open Subtitles | نعمنحنفي إنتظاركأيهاالعقيد، هل لي بأخذ معطفك ؟ |
| Günün erken saatlerinden görüntüleri aldı ve bir şerit üzerine yazdı. | Open Subtitles | قام بأخذ لقطات من صباح اليوم وبعدها قام بأضافه ذلك العنوان |
| Derin bir nefes alarak. Gurunda öyle diyordu, değil mi? | Open Subtitles | سنبدأ بأخذ نَفَس عميق فهذا ما قاله معلمكِ لليوغا، صحيح؟ |
| Yıldız üssünde analiz etmek için kan örneği alacağım ve sonra hastalık için bir tedavi bulabiliriz. | Open Subtitles | سأقوم فقط بأخذ بعض عينات الدم لتحليلها على متن السفينة الأم وبعدها سنكون قادرون على إيجاد علاج لهذا المرض |
| TED'i bir açıdan ele aldım ve onu fiziksel bir şeye çevirdim. | TED | أذا أن قمت بأخذ هذا الجانب من "تيد" وترجمته إلي شيء جسماني. |
| Birilerinin iyi bir kitabı alıp onu kendi çıkarları için kullanması ilk olmaz. | Open Subtitles | لن تكون اول مرة يقوم أحدهم بأخذ الكتاب الجيد و تحريفه لأهدافه الخاصة |
| Bu amacımızı değiştirmiyor ama, bu nedenle biraz nefes alıp sorunu çözmeye çalışalım. | Open Subtitles | لكن ذلك لا يغير موضوعنا هنا، لذا لنقم بأخذ نفس و حل هذا |
| Ve bu, bireylerin bir amino asit dizisini sahiden alıp da proteinin nasıl kıvrılacağını çözdükleri bir oyun. | TED | وهذه لعبة حيث يقوم الأفراد فعلاً بأخذ سلسلة من الأحماض الأمينية ومعرفة كيف سيتضاعف البروتين. |
| Ama çocuk aspirini almaya başladım kalp krizi riskini azaltmak için. | Open Subtitles | لكن بدأت بأخذ أسبرين الأطفال لأحمي نفسي من خطر الذبحات الصدريه |
| Bu olaydan sonra avukatlar dava almaya başladılar dava üstüne dava aldilar ve bakın görün, adim adim ilerleyecekler. Kamboçya'daki sistemi değiştirmek için. | TED | وبدأ المكافحون بأخذ القضايا واحدة تلو الأخرى و تلاحظ خطوة بخطوة بدأوا بتغيير التاريخ في كمبوديا |
| Yapman gereken o detayları almak ve kendinin yapmak. | Open Subtitles | عليك بأخذ كل تلك التفاصيل وجعلها لك وحدك |
| Arabayı alabilir miyim, baba? Araba mı? Asla olmaz! | Open Subtitles | ـ هلا سمحت لى بأخذ العربة ياأبى ـ العربة ,كلا بالطبع |
| Birbirine karışmış spagettiyi aldı ve bunu kolaylaştırdı. | TED | فقام بأخذ هذه الفوضى المعقدة من الخرائط الشبيهة بالسباجيتي وقام بتبسيطها |
| insanlardan en iyisini alarak ve makinalardan en iyisi alarak... | Open Subtitles | بأخذ أفضل الأشياء في الناس و أفضل الأشياء في الآلات |
| Devam et kardeşim. Sadece bir sopa alacağım. | Open Subtitles | إذا لك يزعجك ذلك يا أخي ، سأقوم فقط بأخذ أحد مضاربك |
| Bu mermi kovanlarını aldım ve her birinden bir bıçak yaptım. | Open Subtitles | قمت بأخذ مظاريف الطلقات و صنعت سكين من كل واحدة |
| Metastatik göğüs kanseri olan kadınları almış, gelişigüzel iki gruba ayırmış. | TED | قام بأخذ نساء مصابات بسرطان الثدي المنتشر, وقام بتقسيمهم عشوائياً إلى مجموعتين. |
| Benim yerime iki milyonu almasına izin veremezdim. Onu vurdum. | Open Subtitles | لم أسمح لها بأخذ المليوني دولار بدلاً مني فقمت بقتلها |
| Fakat sen de evlendiğimizde benim soy adımı almayı kabul etmelisin. | Open Subtitles | ولكن ينبغي أن تكوني راضية بأخذ اسمي الأخير بعد أن نتزوج |
| Çünkü dışarı çıkmanın tek yolunun güçlerimi almana izin vermek olduğuna inanmamı istediniz. | Open Subtitles | لأنـّكِ وددتِ أنّ تقنعينى أنّ الطريقة الوحيدة لأخراجي ، هي بأخذ كل قواي. |
| Ailesi evlerinden atıldı, ve sosyal sistem çocuklarını ellerinden almakla tehdit ediyordu. | TED | وتم طرد عائلته من شقتهم وكان نظام الرعاية الاجتماعية يهدد بأخذ اطفاله |
| Bebek kulak enfeksiyonu sebebiyle antibiyotik alıyor. | TED | سيبدأ بأخذ المضادات الحيوية لالتهاب في أذنه. |
| Ve bunu yaparken altın taneciklerin nerede olduğunu görmek için resimler alacağız. | TED | و بينما هو يقوم بذلك، سنقوم بأخذ صور لنرى أين هي رقائق الذهب. |