| Evini kaybetmek bir adamı çılgın şeyler yapmaya zorlaya bilir. | Open Subtitles | فقدان المنزل يمكن أن يجعل . الرجل يقوم بأعمالٍ جنونيّة |
| Muhtemelen bir yerlerde iyi insanlara kötü şeyler yapıyordur. | Open Subtitles | ربّما يكون في مكانٍ ما يقوم بأعمالٍ شرير لأناس طيّبين. |
| Normalde bir kadın sırt üstü yattığında daha eğlenceli şeyler yapmayı tercih ederim. | Open Subtitles | عادةً، أفضّل القيام بأعمالٍ أكثر متعةً مع امرأةٍ مستلقيةٍ على ظهرها. |
| Ne kadar kötü ve yanlış da olsalar güzel şeyler yapmama olanak sağlıyorlar. | Open Subtitles | ولكن مهما كانت سيئةً وغير صحيحة فقد جعلتني أقوم بأعمالٍ جيدة أتفهم ما اعني ؟ |
| Dezavantajlarını bile bile hayır işleri yaptım. | Open Subtitles | قدّ كنتُ مُعتادً على القيام بأعمالٍ خيرية وسماعِ الفِئات المحرومة |
| Kötü insanlar, kötü şeyler yapacakları zaman kendilerine böyle söylerler. | Open Subtitles | هذا ما لا ينفكّ الأشرار بإخبار أنفسهم به عندما يقومون بأعمالٍ سيئة. |
| Hayatta kalabilmek için, hepimiz kötü şeyler yaparız | Open Subtitles | لقد قمنا بأعمالٍ فظيعة . لكي نعيش |
| Babam kötü şeyler yaptığını söylüyor. | Open Subtitles | أبي قال بأنها قامت بأعمالٍ سيئة. |
| Herkesin yapmaya üşendiği işleri yapardı. | Open Subtitles | أعني ، يقوم بأعمالٍ لا أحد . غيره يريد فعلها |
| Tuhaf tuhaf işleri halledecek, kusmuk temizleyecek falan. | Open Subtitles | أنتَ تعلم , يقومُ بأعمالٍ غريبة يُنظفُ بعضاً من القيء. |
| Anladığıma göre eskiden hayır işleri yapıyormuşsun. | Open Subtitles | كنتَ تقوم بأعمالٍ صالحةٍ، حسبما فهمتُ |