| Bir gülümsemeyle düzeltilemeyecek şey yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد هناك سيء لا يمكنك اصلاحة بإبتسامة. |
| ..dedi, yüzündeki koca gülümsemeyle. | Open Subtitles | لقد قالتها بإبتسامة كبيرة زائفة على وجهها |
| Senin için teselli olacaksa, resmen söyleyebilirim ki yüzlerinde bir gülümsemeyle öldüler. | Open Subtitles | حسنا ان كان هناك عزاء يمكنني الان ان اقول رسمياً هم توفوا بإبتسامة على وجههم |
| O gülüşle manken olarak iş bulurum sana. | Open Subtitles | بإبتسامة كتلك, اراهن باني استطيع ان اجد عملاً لكِ كعارضة أزياء. |
| Bana dönüp yüzünde büyük bir gülümseme ile "seks harika bir şey" dedi. | Open Subtitles | بإبتسامة كبيرة على وجهه وقال لي . الجنس شيء جميل |
| Yanımda yürü ve düzgün dur. Sadece sürü ve gülümse. | Open Subtitles | أمشي معي ولا تفعلي شيئاً غبياً أمضي بإبتسامة |
| Bundan sonra birlikte gülerek çalışalım, yüzümü yamultmayı bırak artık! | Open Subtitles | لنعمل معاً بإبتسامة منذ الآن توقف عن العبث في وجهي |
| Yüzlerinde bir tebessümle sıralarını bekleyen insanlara bakıyorum. | Open Subtitles | إنني أنظر إلى أشخاص ينتظرون بإبتسامة على وجوههم ينتظرون دورهم |
| Parmağını gözüme batırsan gülümserdim. | Open Subtitles | بذلك الوقت لو ضربتني ضرباً مبرحاً لرددت لك بإبتسامة |
| Ama güne gülümseyerek başlayabilmem için genellikle küçük bir viski içerim. | Open Subtitles | شكرا لكني في العادة أشرب خاصتي مع القليل من الويسكي لأجعل يومي يبدأ بإبتسامة |
| Eğer beceremezsem, ben de suratında koca bir gülümsemeyle ölmesini sağlarım. | Open Subtitles | حسنا ان لم يكن كذلك انا متأكدة انه سيحظى بإبتسامة على وجهه |
| Gün boyu aptal, anlamsız, sıkıcı şeyler anlatıyorlar ve hepsini yüzümde sahte bir gülümsemeyle dinlemek zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | طوال اليوم و هنّ يحكين لي قصص غبيّة، تافهة، و مملّة و أنا يجب عليّ الوقوف هناك للأستماع بإبتسامة زائفة تملأ وجهي |
| Dünyadaki en göz alıcı iş değil belki, ama işini yüzünde bir gülümsemeyle yapıyor. | Open Subtitles | انها ليست اجمل وظيفة بالعالم ولكنه يفعلها بإبتسامة على محياه |
| Seni yere bırakırdım ve sen yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yerden geriye sekerdin. | Open Subtitles | الأرض على أرميكِ كنت كبيرة بإبتسامة عائدة وتقفزين وجهكِ على |
| Sen sadece gülümsemeyle versen yeterli. | Open Subtitles | ربما يجب فقط أن تسلّمه بإبتسامة |
| O gülüşle manken olarak iş bulurum sana. | Open Subtitles | بإبتسامة كتلك, اراهن باني استطيع ان اجد عملاً لكِ كعارضة أزياء. |
| Şeytan Seni Etkiler Tek Bir gülüşle Bir An İçin | Open Subtitles | الشياطين سوف يسحروك بإبتسامة لفترة |
| Basit bir gülümseme ve birinin yanağına değerli bir dokunuşun hissiyle dünyanın sorunlarından kaçının çözülebileceği hayret verici. | Open Subtitles | مدهش هو كم مشكلات هذا العالم التي يمكن أن تُمحى بأبسط بإبتسامة والشعور بإحساس رائع تجاه شخص ما |
| Ya da normal sözlerin ardından tatlı bir gülümseme. | Open Subtitles | أو لأستخدم كلمات عادية متبوعة بإبتسامة ساحرة |
| -Git, gülümse ve bizi gururlandır. | Open Subtitles | -هيا أذهبي بإبتسامة كبيرة وأجعلينا فخورين بكِ |
| - Yarım kalan fıkramı tamamlayım ki, ölüme gülerek git. | Open Subtitles | إسمع لي - لنكمل نكتتك ستموت بإبتسامة |
| Bahse girerim yüzünde tatlı bir tebessümle gitmiştir. | Open Subtitles | حسناً، أراهن أنّه مات بإبتسامة على وجهه |
| Parmağını gözüme batırsan gülümserdim. | Open Subtitles | بذلك الوقت لو ضربتني ضرباً مبرحاً لرددت لك بإبتسامة |
| gülümseyerek yap ya da yapma. | Open Subtitles | افعلها بشكل صحيح بإبتسامة على وجهك... أو لا تفعلها مطلقاً |